22 Eylül 2007 Cumartesi

Vodafone İngiltere'de Genişbant Yarışına Katıldı

Vodafone bugün, "sadece mobil" stratejisini terk ettiğini ilan ederek, sabit hat üzerinden genişbant servisleri sunmaya başlayacağını duyurdu. Yıl sonundan önce başlayacak bu yeni servisin mevcut mobil servislerin mobil servislerine ek olarak verileceği bildiriliyor.

BT ile imzalanan anlaşma sayesinde, Vodafone müşterilerine mobil ve genişbant hizmetlerini birlikte paketler halinde sunabilecek. Vodafone İngiltere Başkanı Nick Read şunları söyledi:


Bugünkü duyuru, Vodafone'un İngiltere'deki işinin gelişmesinde stratejik önemde bir adım. BT'yi işortağı seçmemiz, yüksek kaliteli sabit hat geniş bant hizmetlerini kullanıcılarımıza tüm İngiltere'de, hızlı ve ucuz sunmamıza olanak veriyor. Bu servis İngiltere'de mobil servisimizle, mobil geniş bant servisini tamamlayacak.

Bu duyuru Vodafone'un stratejisini geliştirdiğinin ve müşterilerine nerede olurlarsa olsunlar tam bir iletişim servisi sunduğunun delilidir.


BT Toptan Başkanı Paul Reynolds ise şunları söyledi:


Bugünkü duyuru, Vodafone'un BT Toptan'ın tüm müşterilerine sunduğu stratejik ve yönetilir çözümleri üzerine kuracağı servisi açıkladı. Bu diğer yanda, BT'nin iletişimdeki yeteneklerinin toptan müşterilerine nasıl sunduğunun güzel bir örneği. Onlar da 21.yüzyılın rekabetçi ve yakınsayan dünyasında, müşterilerine seçenek, kalite ve değer sunuyorlar.


Şirketin genişbant işine girmesi, İngiliz pazarında Orange ve O2'ye karşı rekabetini geliştirecek. İngiliz pazarında T-Mobile, 3, Carphone Warehouse, O2 ve BSkyB gibi firmalar var.

Vodafone pazara bayi (reseller) mantığıyla giriyor. Bu tarz çalışması, hızlı bir şekilde pazara girmesini sağlamasına karşın, hizmetini farklılaştırmasını engelliyor. Ancak Vodafone'un bir süre sonra yerel ağın paylaşımı (LLU - Local Loop Unbundling) ya da başka bir şirketi satın alma şekline dönüşeceği sanılıyor.


Kaynak : turk.internet.com

Microsoft Apple rakip oldu: Zune

SEATTLE - Microsoft hızla yazılım karaterinden internet ve eğlence ürünleri şirketine doğru evriliyor. Oyun konsolu XBox ve internette MSN sitesinin yanı sıra arama motorları ve kişiselleştirilmiş internet servisleri açan Microsoft, şimdi de Zune markasıyla Apple iPod’a rakip oluyor. Microsoft’un Zune markalı MP3 çaları ABD’de 250 dolar fiyatla satışa çıkıyor.



Microsoft’un pazar hakimi Apple yerinden edebileceğine ise henüz ihtimal verilmiyor. Pazar araştırma şirketi Jupiter Research’e göre, Microsoft kısa ve orta vadede Apple’a rakip olamayacak, ancak uzun vadede yazılım devi büyük yatırımlar yapacağı için pazarda kendine yer edinebilir. Microsoft pazarda başarı için ürünlerinin Apple iPod’dan farklı olduğunu savunuyor. Örneğin, Zune MP3-çalarda dahili kablosuz bağlantı bulunuyor. Zune kullanıcıları bu sayede birbirleriyle şarkı değişimi yapabiliyor.

Analistlere göre, özellikle yazılım sektöründeki kar marjlarının sabitlenmesi, Microsoft’un eğlence ürünlerine yönelmesini zorunlu kılıyor. Masaüstü bilgisayar artık tüketiciler için tek cihaz değil, bu nedenle yazılım devi Office ve işletim sistemlerinden edindiği geliri internet ve mobil iletişim yeni alanlara aktaracak. Microsoft bu şekilde kullanıcıların evdeki tüm cihazlarına nüfuz etmeyi hedefliyor. Microsoft’un nihai hedefi farklı eğlence ürünlerini internette Live markası altında toplamak, buna Xbox Live, Windows Live Web ve Office Live dahil edilecek.

Microsoft Zune’un kara geçmesinin en az 4 yıl alacağı tahmin ediliyor. Microsoft’un eğlence ürünleri bölümü bu yılı üçüncü çeyreğinde 96 milyon dolar zarar etmişti.

Apple cep telefonu çıkarıyor: iPhone


Apple CEO’su Steve Jobs, iPhone’u San Francisco’da yapılan Macworld Konferansı’nda tanıttı. Apple iPhone’nun ekranı dokunmatik. Kullanıcı ikonlara dokunarak menüde müzik, internet, ses mesajı ve e-posta gönderebiliyor. Steve Jobs ayrıca Apple TV adlı bir video setini de basına gösterdi. Televizyona bağlanan 40 GB’lik Apple TV, bilgisayardan televizyona içerik aktarıyor. Jobs konuşmasında bilgisayar üreticisi olarak kurulan şirketin adının, yeni ürün profilini yansıtması için Apple Computer’dan sadece Apple’a çevrildiğini açıkladı.

Mac OS X işletim sistemi ile çalışacak, Microsoft Windows ile uyumlu olacak olan Apple iPhone’da 2 megapiksel dahili dijital kamera bulunuyor. Apple iPhone’un 4 GB’lik modelinin satış fiyatı yaklaşık 500 dolar, 8 GB’lik versiyonun ise 600 dolar civarında olacak ve Haziran ayında satışa çıkacak. Cep telefonunda Wi-Fi ve Bluetooth kablosuz standartlar? ve GPS bulunacak, ayrıca internetten Yahoo ve Google’ın servislerine bağlanacak.

İPOD’UN GÖLGESİNDE KALABİLİR
Bazı gözlemciler Microsoft’un da etkili olmaya çalıştığı cep telefonu pazarında, Apple’ın iPod başarısını yinelemesinin daha zor olacağını vurguluyor. Apple’ın müzik içeriği sağlayan iTunes sitesinden şimdiye dek 2 milyar şarkı, 50 milyon televizyon programı ve 1.3 milyon film satıldı. Apple, iPhone konusunda iPod’a göre biraz daha mütevazi bir öngörüye sahip. Şirket cep telefonundan 2008’e kadar 10 milyon adet satmayı düşünüyor. 2006’da 957 milyon adet cep telefon satıldığı düşünülürse Apple’ın hedefi pazarın yüzde 1’i.

YENİ KUŞAK VİDEO: APPLE TV
Apple TV ise 300 dolar fiyatla satışa çıkacak. 40-gigabyte’lık hafızasına 50 saat boyunca kayıt yapılabiliyor, 9.000 şarkı veya 25.000 fotoğraf alıyor. Apple TV Şubat ayında satışa çıkacak.

Sapphire'den AMD 690G'li beyaz inci


Sapphire'in yeni Pure Innovation anakartı, HDMI çıkışı, tümleşik Vista Premium desteği hazır grafik kartı, HD 8-kanal Dolby Digital Live ses ve diğer bir dizi özelliğiyle AMD-tabanlı anakartlar seirisine katıldı. Sapphire'in'in ticari markası white PCB (beyaz PC Kartı) üzerine geliştirilen yeni Sapphire PI-AM2RS690MHD anakartı AMD 690G yonga setini kullanıyor. IEEE 1394 (FireWire) arayüzleri ve HDMI, VGA ve DVI çıkışları ile güçlü bir çözüm sunuyor.
8GB'a kadar Çift Kanallı DDR2 hafızasını destekleyen bu üründe tümleşik ATI Radeon X1250 ekran kartı bulunuyor. Ayrıca HDCP1.1 ve Vista Premium desteği de var. HDMI 1.2 çıkışına ek olarak, 1080p desteğine sahip standart bir VGA konnektörü tümleşik halde sunuluyor. Ayrıca DVI-D özelliği, bir PCI-Express DVIO kartı üzerinde bulunmakta olup, böylece 2550 x 1600 çözünürlüğe kadar çift-hatlı DVI çıkışı almak mümkün oluyor.
Eğer sonradan takılacak bir PCI-Express grafik kartı kullanılırsa, sistem dört monitöre kadar SurroundView özelliğini destekliyor. Ayrı olarak bir TV çıkışı da bulunuyor.

Anakart üzerinde Gbit LAN, 10 tane USB 2.0 portu ve iki tane IEEE 1394 (FireWire) portu ve ayrıca bir Paralel port ile COM port bulunuyor. IDE ATA133 desteğinin yanı sıra dört adet SATA-I RAID ve dört adet SATA-II RAID bağlantıları ile zengin sabit disk konfigürasyonu sağlanabiliyor. Bir PCI-Express x16, bir PCI-Express x1 ve iki standart PCI yuvası da genişlemeye hazır bir sistem olmasını sağlıyor.

ViewSonic'ten iPod uyumlu projeksiyon


ViewSonic PJ258D, dünyanın iPod ile uyumlu çalışan ilk yüksek çözünürlüklü DLP teknolojili projeksiyon cihazı olma özelliğini taşıyor. PJ258D, iPod tutkunlarına bir bilgisayara gereksinim duymaksızın dev boyutlarda video izleme imkanı sunuyor.

Kullanım kolaylığı ve şıklığı bir arada sunan PJ258D, herhangi bir bağlantı kablosuna ya da bilgisayara gerek bırakmadan iPod cihazının bağlanabileceği bir tasarıma sahip. iPod, projeksiyon cihazındaki yuvaya yerleştirildiğinde bağlantı tamamlanmış oluyor. Yuvaya yerleştirilen iPod’un aynı anda şarja geçmesi de sağlanarak, izleme sırasında kesinti yaşanması engelleniyor.

PJ258D, 2000 lümenlik parlaklık, 2000:1 kontrast oranı ve 1024x768 XGA çözünürlük sunuyor. Projeksiyon cihazına S-Video ve VGA çıkışlı kaynaklar da bağlanabiliyor.

Belinea'dan performanslı geniş ekran monitör


Belinea, 19 inç geniş ekran formatındaki 1925 S1W modelini duyurdu. Ürün, 5 milisaniyelik tepki süresi ve 850:1 kontrast oranına sahip. Ürün, geniş ekranlı olması nedeniyle de ofis kullanımında kolaylıklar sağlıyor. Yan yana iki sayfanın bir arada görüntülenmesini mümkün kılan 1925 S1W, gümüş ve siyah renklerdeki tasarımıyla da gözlere hitap ediyor.


Belinea, 19 inç geniş ekran formatlı monitörlerine yeni bir model ekledi. Belinea’nın Türkiye'deki tek yetkili distribütörü Armada Bilgisayar aracılığı ile Aralık ayı içinde satışa sunulacak olan Belinea 1925 S1W, 5 milisaniyelik tepki süresi ve 850:1 kontrast oranı ile oyun ve film meraklılarının aradıkları yüksek performans ve kaliteli görüntüyü bir arada sunuyor. Ürün, geniş ekranlı olması nedeniyle de ofis kullanımında kolaylıklar sağlıyor. Yan yana iki sayfanın bir arada görüntülenmesini mümkün kılan 1925 S1W, gümüş ve siyah renklerdeki tasarımıyla da gözlere hitap ediyor.


Dahili hoparlörlerle multimedya özellikleri güçlendirilen ürün, tepki süresinin kısalığı ve yüksek kontrast oranı sayesinde kullanıcısına keskin ve titreşimsiz bir görüntü sunuyor. Son teknoloji ürünü bir TN+film paneli ile donatılan 1925 S1W, hızlı TN teknolojisini yüksek kaliteli MVA teknolojisi ve 1440x900 piksel çözünürlükle birleştiriyor. Bütün bu birleşimin sonucunda da bilgisayar oyunları ve grafik işlemleri için ideal bir ürün ortaya çıkıyor. Ürün 289 dolar+KDV’den son kullanıcı ile buluşuyor.


Teknik özellikler:


Ekran büyüklüğü: 19 inç

Fiziksel çözünürlük: 1440x900 piksel

Panel teknolojisi: TN+film

Tepki süresi: 5 ms

Kontrast oranı: 850:1

Yatay görüntüleme açısı C/R 10:1: 160°

Dikey görüntüleme açısı C/R 10:1: 160°


Teknik servis Fujitsu Siemens’den


Belinea monitör sahipleri bir arıza durumunda Armada tarafından kendilerine verilen telefonu arayarak başvuruda bulunabilecek. Arıza tespit edilince kendilerine bir başvuru numarası verilecek. Armada, müşterinin iletişim bilgilerini Fujitsu Siemens'e iletecek. Fujitsu Siemens, kullanıcının adresine giderek arızalı ürünü alacak. Gerekli onarım ya da iade işlemini yaptıktan sonra onarımı yapılan ya da değiştirilen monitör kullanıcının adresine teslim edilecek. Panel ve aydınlatma dahil olmak üzere Belinea ürünlerinin 3 yıllık garantisi bulunuyor.

Dünyanın En Hızlı Dizüstü


Bu özellikler ile donanmış bir dizüstü, dilinizi uçuklatacak. Tayvan merkezli olan Clevo şirketi oyun dizüstü bilgisayarları yapma işinde adından söz ettrien bir şirket.
En son piyasaya çıkardıkları Clevo D900C'nin şu anda dünyanın en hızlı dizüstü bilgisayarı olduğunu söyleyebiliriz.

Intel Core 2 Duo/Extreme X6800, Intel P965 anakart, SLI olarak iki adet Nvidia GeForce Go 7950 GTX 512MB, 17 inç WXGA(1680x1050) veya WUXGA(1920x1200) ekran, 4 GB RAM özellikleriye Clevo D900C tam bir canavar. Bunun dışında TV Tuner, WebCam, kart okuyucu ve Bluetooth desteği gibi ekstra özelliklere de sahip. Clevo D900C'nin fiyatının 2700$ civarında olması bekleniyor.

Vista SP1 ve XP SP3'te son gelişmeler

Medya ve ortaklarından gelen baskılara dayanamayan Microsoft sonunda Vista Service Pack 1 ve XP Service Pack 3 hakkında bilgi verdi ve birkaç hafta içinde beta testlerine başlayacak.
Özellikle Vista kullanıcılarının merakla beklediği SP1 işletim sistemine büyük yenilikler getirmiyor. Onun yerine mevcut sistemdeki hataları düzelten, güvenilirliği, performansı ve güvenliği artıran değişikliklere gidileceğini açıkladı Windows.

Aybaşında seçilmiş tester'lara betayı dağıtan Microsoft, eylül ortalarında 10.000 ila 15.000 arası kullanıcıyı beta testine alacak.SP1 50 MB boyutunda ve Vista kullanıcıları bu paketi 2008'in ilk çeyreğinde beklemeli.

XP için SP3'te de büyük değişiklikler beklememek gerekir. 2008'in ilk yarısı olarak yapılan açıklamada SP3'ün sadece önemli güvenlik ve sistem güncellemelerinin bir toplamı olarak gösterildi.

IBM konuşmayı işaret diline çeviren program geliştirdi!

İşitme engelliler için işaret dili kullanabilen çevirmenler her zaman kullanılmıştır ancak böyle kişileri her zaman her yerde bulamayabiliriz. IBM'in yeni yazılımı ise bu sorunu kökten çözecek gibi.
İşitme engellilerin televizyonda veya herhangi bir görsel ve işitsel olayda konuyu anlamaları için her zaman işaret dilini bilen bir çevirmene ihtiyaç vardır. Bu tür kişilere her zaman ulaşmak mümkün olmaz veya zor olacağı için işitme engelliler geri plana atılır.

IBM yeni yazılımı SiSi ( Say it Sign it) ise her zaman her yerde işitme engelliler içinde gösteri yapılabilmesine olanak sağlıyor. Basitçe, konuşan kişinin kelimelerini yazı haline getiren ve daha sonra bu yazıyı işaret diline çeviren programı sunan ise insan şeklinde sanal bir manken.

İngiltere'de ki IBM laboratuarlarında geliştirilen yazılım şu an için sadece İngiliz İngilizcesine uygun olarak hazırlanmış ancak şu an bile diğer dillere uygun olarak yazılımın hazırlanması için çalışmalar mevcut. Programın nasıl çalıştığını görmek için aşağıdaki videoyu izleyebilirsiniz.

Vista 13 yıllık virüse boyun eğdi!

Alman laptop üreticisi Medion'un 10.000 ila 100.000 arasındaki ürününe 13 yıl önce çıkan bir virüs bulaştı.
Medion şirketinin Danimarka'ya ve Almanya'ya gönderilen Vista Home Premium yüklü dizüstü bilgisayarlarında 13 yıllık bir virüs olduğu tespit edildi.

13 yıl önce ortaya çıkan Stoned Angelina adlı virüs bir boot sector bilgisayar virüsü. Virüs bulaştığı bilgisayarların orijinal master boot kayıtlarını değiştirerek cylinder 0, head 0, sector 9 haline getiriyor.

100.000'e yakın dizüstü bilgisayarın sevk edildiği belirtilirken, Microsoft'un en son işletim sistemi Vista ve Bullguard firmasının anti-virüs yazılımı yüklü bilgisayarlar virüsü tespit edemiyor.

Her ne kadar virüs bilgisayarlara zarar vermese de 13 yıllık artık antika denilebilecek bir virüsün Vista'yı ve anti-virüs programını alt etmesi, Microsoft'u ve Bullguard firmasını yerin dibine geçirmiş durumda.

Microsoft kırılamaz DRM patenti aldı!

Web üzerinden dijital medya satışlarında kullanılan ve korsan kopyalamayı zorlaştıran DRM korumalarına Microsoft kendi geliştirdiği ve kırılamaz dediği yeni bir tür koruma ekledi.
Microsoft bünyesinde çalışan Darko Kirovski ve Henrique Malvar, Amerikan ordusunun kullandığı yayılı tayf teknolojisinden faydalanarak yeni bir DRM koruması konsepti oluşturdu.

Bu sayede MP3 ve WAV dosyalarının içine silinemez bir şekilde sahibin adını koymayı başardılar. Kullanıcının profili dijital medya dosyasının içine konuyor ve ses sinyallerine bağlı olduğu içinde değiştirilemiyor.

Microsoft ikilinin patentini 4 eylülde 'Stealthy audio watermarking' olarak tescil ettirdi.

Patent'in açıklaması ise şöyle: ' Kopya koruması içerik yapımcısının kimliğini onaylamadan veya belirli imzayı görmeden medyayı oynatmıyor. Oluşturulan bu sistem her türlü işlemsel veya başka tür saldırılara karşı tamamen korumalıdır.'

Microsoft yeni patentinden hayli iddialı olsa da birilerinin Microsoft'a sıfır ve birlerin dünyasında 'kırılamaz' kelimesini kullanmanın ne kadar yanlış olduğunu anlatması gerek.

Playstation Eye için çıkış tarihi açıklandı


PS3'un kamerası ne zaman çıkacak diye meraklananlardansanız Playstation Eye'ın çıkış tarihinin kesinleşmesi bir nebze olsun sizi rahatlatacaktır.PS2'de ciddi bir fan kitlesine sahip hareketlerle oyunu kontrol etmeye yarayan Playstation'ın güzel oyuncağı Eye'ın PS3 için olan versiyonu 23 ekimde Amerika'da raflarda olacak. VGA kamera olan Playstation Eye satışa sunulduğunda yanında da Hasbro'nun RPG kart oyunu The Eye of Judgment bundle olarak verilecek.

Çıkışı takip eden günlerde diğer ülkelerde de satılmaya başlanacak olan Eye'ın ekim sonuna kadar global piyasada yer alması bekleniyor. Eye'ın Amerika satış fiyatı ise 70 dolar olacak

13 Eylül 2007 Perşembe

AMD, Linux Kullanan Tüketicilere Önemli Grafik Performansı ve Uyumluluk Geliştirmeleri Sunuyor

-Linux kullanıcılarına yönelik Catalyst" yazılım geliştirmelerinin önde gelen unsurları arasında ATI Radeon" HD 2000 Serisi, Hızlandırılmış Dolaylı GLX desteği ve daha yüksek oyun performansı sayılabilir.-

AMD yaptığı bir açıklamada, grafik yazılımındaki liderlik konumunu, Linux kullanan tüketicilere yönelik ATI Radeon" grafiklerinde performans ve uyumluluk iyileştirmeleriyle sağlamlaştıracağını duyurdu. Bu gelişmelerin, eylül başında piyasaya sürülecek yeni ATI Catalyst" yazılım paketi sürümlerinde yer alması bekleniyor. Bu açıklama, Linux kullanıcısı tüketicilerin grafik imkanlarını yeniden tanımlamanın ilk adımı niteliğinde. AMD bundan sonra açık kaynak topluluklarının da ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik adımlar atmayı planlıyor.
Linux üzerinde istemci çalıştırma yaygınlaştıkça, ürünlerimize sınıfının en iyisi performans ve uyumluluk sunmaya desteğimiz ve kararlılığımız da artıyor, diyen AMD Grafik Ürünleri Grubu Yazılım Başkan Yardımcısı Ben Bar-Haim, şöyle devam etti: 2007nin ikinci yarısında, Linux için ATI Radeon grafiklerine yönelik en önemli iyileştirmeleri sunmayı ve gerek Linux kullanan tüketicilere, gerekse bir bütün olarak Linux topluluğuna bağlılığımızı pekiştirmeyi planlıyoruz.
Eylül ayında çıkacak Catalyst 7.9 sürümüyle AMD, ATI Radeon" HD 2000 serisi grafik işlemcilerine Linux desteği ekleyecek. Radeon HD 2000 serisi, Linux kullanıcılarına AMDnin patentli birleşik gölgeleme mimarisi de dahil olmak üzere çeşitli yeni özellikler sunuyor.
Catalyst" 7.9, genişletilmiş GPU desteğinin yanı sıra, geniş bir yelpazede önemli performans iyileştirmeleri de içeriyor ve Doom 3 ve Quake 4 gibi popüler oyunlarda %90a varan performans artışı sağlayabiliyor (http://www.phoronix.com/scan.php?page=article&item=823&num=3). AMDnin Linux için Catalyst yazılım paketine 2007nin dördüncü çeyreğinde Hızlandırılmış Dolaylı GLX (AIGLX) desteği eklenecek. AIGLX, Linux kullanıcılarının zengin ve üçboyutlu bir kullanıcı arabiriminden yararlanarak daha kapsayıcı bir bilgisayar deneyimi yaşamalarına olanak tanıyan bir teknoloji.

OQO, Gücünü VIA C7-M ULVden Alıyor


Dünyanın en küçük boyutlu tam fonksiyonlu Windows Vista PCsi olan OQO'nun ödüllü model 02 ürün ailesine eklenen en yeni modeli, gücünü 1.6 GHz VIA C7-M ULV işlemciden alıyor.

Lider yenilikçi ve silikon yonga teknolojileriyle PC platform çözümleri geliştiricisi VIA Technologies, Inc, 1.6 GHz VIA C7-M ULV işlemciyi kullanan ilk cihazın, OQO'nun ödüllü model 02 ürün ailesine eklenen son model olduğunu açıkladı. Dünyanın en küçük boyutlu tam fonksiyonlu Windows Vista PC'si olan OQO model 02 güncellenerek daha yüksek hızda çalışan işlemciyle donatıldı ve performansı daha da yükseldi. Bu sayede mobil profesyonellerinin her zaman ve her yerde daha üretken olmalarına olanak tanıyor.

OQO model 02, daha hızlı işlemci dışında aynı zamanda 1.4 Mbps veri akışı, geliştirilmiş yükleme hızı ve düşük gecikme değerleri sunan EVDO Rev.A yüksek hızlı kablosuz veri aktarım standardı gibi seçenekler içeriyor. Güncelleme, diğer yandan 120 GB'a varan iyileştirilmiş depolama kapasitesi ve SSD (katı durum sürücü) seçeneği de sunuyor.

VIA Technologies, Inc. Kurumsal Pazarlamadan Sorumlu Başkan Yardımcısı Richard Brown, OQO'nun model 02 bilgisayarda 1.6 GHz VIA C7-M ULV işlemciyi kullanmasından dolayı memnuniyet duyuyoruz. Bu durum, hızla gelişen UMD pazarına yönelik son teknolojik platformlar geliştirme konusunda liderliğimizi ispatlayan bir kanıt yorumunu yaptı.

OQO'da Uluslararası Anlaşmalar ve Pazarlamadan Sorumlu Başkan Yardımcısı Bob Rosin ise; Ultra mobil cihazlarda performans çıtasını bir kez daha yükseltmeyi başardık. Yeni model 02, daha hızlı işlemcisi, artırılmış depolama kapasitesi, SSD seçeneği ve geliştirilmiş kablosuz bağlantı kapasitesiyle, nereye giderlerse gitsinler tüm bilgilerine, uygulamalarına ve internete erişmek isteyen mobil profesyoneller için mükemmel seçenek halini alıyor açıklamasında bulundu.

OQO'nun CEO'su Dennis Moore ve Başkan Yardımcısı Bob Rosin arasında geçen yeni OQO model 02 ile ilgili konuşmayı izlemek için Ultra Mobile Life internet sitesini ziyaret edebilirsiniz: target="_blank">http://www.ultramobilelife.com/index.php?option=com_content&task=view&id=496


VIA C7-M Ultra Mobil Platformu Hakkında&
VIAnın düşük güç tüketimli çekirdek tasarımı, uç seviyede minyatürleştirme ve geniş aralıklı bütünleşik özellikler, VIA Ultra Mobil Platformu'nu ve VIA C7-M ULV işlemciyi, tam PC fonksiyonelliği ve eksiksiz internet deneyimi sunabilen yeni nesil Ultra Mobil Cihazlar için bir numaralı seçenek haline getirdi.

VIA C7-M Ultra Mobil Platformu, küçük form faktörlü Ultra Mobil Cihazlar (UMD) için özel olarak tasarlanmış olan düşük güç tüketimli VIA C7-M ULV x86 işlemciyi temel alıyor. VIA C7-M ULV işlemciyse VIA CoolStream mimarisini temel alıyor ve gelişmiş 90 nm tekniğiyle 21 x 21 mm boyutlu düşük profil nanoBGA2 paketleme sistemiyle üretiliyor. VIA C7-M ULV işlemcilerin farklı modellerinde çalışma hızları 1.0  1.6 GHz arasında değişiyor olsa da en yüksek termal tasarım gücü (TDP) sadece 3.5 Watt ve bekleme konumu tüketimi 0.1 Watt olduğundan eşsiz batarya ömrü sağlıyor. Bu özellik, tasarımların çok büyük oranda hafiflemesini, küçülmesini ve incelmesini sağlayan yüksek oranlı bütünleşik ve aynı zamanda enerji verimi yüksek birleşik yongaseti sayesinde elde ediliyor.

VIA C7-M Ultra Mobil Platformu ve UMD çalışma ortaklarının ürünleriyle ilgili daha fazla bilgi için: target="_blank">http://www.via.com.tw/en/products/ultra_mobile

OQO model 02 Hakkında&
Merkezi San Francisco, California'da bulunan OQO, Inc. aralarında 2007 yılında tanıtılmış olan ultra-küçük, güçlü, ergonomik ve bağlanabilir model 02'nin bulunduğu ses getiren ürünlerle mobil iletişimi yeniden tanımladı. OQO model 02, Windows XP ya da Vista işletim sistemini çalıştırabilen, gömülü EV-DO kablosuz geniş band yeterliliği olan ve ödüllü tasarım içeren, cepte taşınabilir, aksesuar destekli yapılı, mobil bireylere ya da iş güçlerine her zaman, her yerde üretkenlik olanağı sunan tam fonksiyonlu bir bilgisayar olarak tanımlanabilir.

Quad-Core AMD OpteronTM İşlemciler

AMD, Yoğun Veri Merkezleri için Tasarlanmış olan Dünyanın En Gelişmiş x86 İşlemcisini Piyasaya Sürüyor

-Quad-Core AMD OpteronTM İşlemciler Watt-Başına Önemli Performans Farkları Yaratıyorlar-

AMD, dünyada şimdiye kadar tasarlanmış ve üretilmiş olan en gelişmiş x86 işlemci ve ilk doğal x86 dört çekirdekli mikro işlemci olan Quad-Core AMD OpteronTM işlemciyi tanıttı. Global Orijinal Ürün Üreticileri (OEM) ve sistem üreticilerinin başlangıçtan itibaren en gelişmiş veri-merkezleri için tasarlanmış olan Quad-Core AMD Opteron işlemci-tabanlı sunucuları, zaman içerisinde müşterilerine watt başına performans gücünü çarpıcı bir biçimde arttıran çok gelişmiş kapasiteler sunabilir.
AMDnin devrim yaratan Doğrudan Bağlantı Mimarisi sayesinde Quad-Core AMD Opteron işlemciler tek katmanlı silikon üzerinde dört x86 işlemci çekirdek taşımanın çok ötesinde yeniliklere sahip. Günümüzün çok zorlu iş koşulları ile ilgili eleştirel düşünceler Quad-Core AMD Opteron işlemci yeniliklerine ilham kaynağı oldu: yüzde 50 arttırılmış tamsayı ve kayan nokta performansı ile enerji verimliliği, geliştirilmiş sanallaştırma performansı ve altyapı maliyetlerinin düşük tutulmasına yardımcı olmak için aynı güç ve ısıl zarflar içerisinde çift çekirdekten dörtlü çekirdeğe işlevi durdurmayan geçişleri mümkün kılan bir müşteri-odaklı yaklaşım ile yatırım koruma.
AMD, endüstriyel bilgi işlem ile ilgili beklentileri tekrar yükseltirken, mikroişlemci sektöründe büyük dönüm noktalarından biri yaşanıyor diyen AMDnin yönetim kurulu başkanı ve genel müdürü Hector Ruiz, açıklamalarını günümüzün Quad-Core AMD Opteron işlemci içeren yeni nesil veri işleme çözümlerini tasarlamak amacıyla müşterilerimiz ve ortaklarımız ile birlikte çalıştık. Quad-Core AMD Opteron işlemci performas, enerji verimliliği, sanallaştırma ve yatırım koruma bakımından dört açıdan kazançlı. Müşterilerin ilk tepkileri çok olumlu diyerek sürdürdü.
Global Orijinal Ürün Üreticileri (OEM) ve sistem üretici ortakların Quad-Core AMD Opteron işlemci tabanlı sistemlerinin sevkiyatına bu ay başlandı ve rakamların yıl sonuna kadar artması bekleniyor. Bu yenilikçi, gelecek nesil mimarinin avantajlarının pek çoğunu barındıran AMD PhenomTM işlemci çözümlerinin Aralık ayından itibaren masaüstü pazarında yer alması bekleniyor. Kısmen sektörün en istikrarlı x86 sunucu platformundan dolayı, 50den fazla soket uyumlu Quad-Core AMD Opteron işlemci-destekli sistem seçenekleri, bu yeniliği açıkça destekleyen birinci sınıf OEMler tarafından bugünden itibaren pazara sunulmaktadır.

HP pazarlama, kurumsal depolama ve sunuculardan sorumlu başkan yardımcısı Paul Miller Bugün, daha çok müşteri (oran olarak 1 / 2 den fazla), AMD işlemci-tabanlı blade sunucuları için herhangi bir diğer satıcı yerine ProLiantı tercih ediyor. HP müşterilerine, güç, sanallaştırma ve maliyet alanlarındaki müşteri ihtiyaçlarını karşılamak üzere yeni tasarımlardan oluşan geniş bir protföy sunmaktadır dedi ve Quad-Core AMD Opteron işlemcilerinin piyasaya sürülmesi ile, AMD Opteron işlemci-tabanlı sunucu yelpazemizi genişleterek, müşterilerimizin altyapılarına yeni verimlilik düzeyleri kazandırmalarına yardımcı olabiliriz şeklinde açıklamalarına devam etti.

Sun Microsystems Systems Group başkan yardımcısı John Fowler Sun, Quad-Core AMD Opteron işlemcilerin piyasaya tanıtılmasından ötürü büyük heyecan duydu. Sunın şaşırtıcı ölçeklenebilirliği ve endüstri-temelli watt başına performansı mümkün kılan yaratıcı tasarım ilkelerini birleştirerek, yakında piyasaya süreceğimiz Quad-Core AMD Opteron işlemci-tabanlı sunucularımız ve iş istasyonlarımız Sunın x64 işinde yaşamakta olduğu momentumu sadece hızlandıracak. dedi. Yerli dört-çekirdekli işlemci ölçeklenebilirliği için talebin bu denli artmış olması nedeniyle, Sun Quad-Core AMD Opteron işlemci-tabanlı sistemlerin çok hızlı ve yaygın bir şekilde benimseneceğine inanıyor. Biz AMDyi bir kez daha gerçekleştirmiş olduğu büyük bir teknolojik yenilikden dolayı alkışlıyoruz, ve işbirliğimizi geliştirmeye devam ettiğimiz için heyecanlıyız.

Dell Ürün Grubu Başkan Yardımcısı Brad Anderson Dell ve AMD, müşterilerimizin kendi işlerini geliştirmeye odaklanmalarına yardımcı olmak için, endüstri-temelli performans, watt-başına performans ve en enerji-verimli ürün tasarımları sunmak üzere bir sorumluluğu paylaşıyorlar. dedi. Dellin AMDnin Dual Dynamic Power Management teknolojisinin yararlarını sorunsuz bir şekilde sunma yetisi, müşterilerimizin AMD işlemci ile işleyen Dell PowerEdge 2970 ve Energy Smart 2970deki gelişmelerden bugün ve gelecekte daha çok yararlanabilecekleri anlamına geliyor.
IBM, Marka Yönetimi Sistemi x &BladeCenter, başkan yardımcısı James Gargan IBM, AMD Opteron işlemcilerine 2003 yılında destek veren ilk Global Orijinal Ürün Üreticisidir (OEM). İlişkimiz güçlü ve enerji-verimli bilgi işlem çözümleri iş performansı sunmaktır dedi. Quad-Core AMD Opteron işlemcisinin yeteneklerini en yüksek sistem performansı için uygun seviyeye getirmek amacıyla, x86 sistemlerimiz Xcelerated Hafıza Teknolojisi gibi IBMin X-Mimarili buluşuna ağırlık vermektedir. IBMin dünyanın en büyük sunucu satıcısı konumunun güçlendirilmesine yardımcı olmak için, bu yılın sonlarına doğru AMD ile birlikte pazara yeni ürünler çıkarmayı sabırsızlıkla bekliyoruz.

Appro, Egenara, Gateway, Rackable Systems, Supermicro ve Verari gibi pek çok diğer üretici de Quad-Core AMD Opteron işlemci tabanlı sistemlerini duyurdular.

Ayrıca AMD, Quad-Core AMD Opteron işlemci-tabanlı çözümleri piyasaya çıkarıldıktan hemen sonra müşterilerine sunabilmek için dağıtım kanalına muazzam fırsatlar sağlamaktadır. AMD Onaylı Sunucu Programı platformlarının dağıtıma hazır olması ile dağıtım kanalı ortakları çözümlerini pazara erkenden sunabilirler.

AMD, Ortalama CPU Gücünü (ACP) tanıtıyor

AMD, son kullanıcıların isteyebileceği güç tüketimini göstermek için, tipik ve uygun, ticari olarak kullanışlı, yüksek kullanımlı iş yükleri yürütürken, çekirdekleri, entegre bellek kontrolcüleri ve HyperTransportTM teknoloji _link_lerini de içeren işlemci güç kullanımını temsil eden Average CPU Power metriğini de tanıttı. Veri merkezlerini boyutlandırmak için güç bütçelerini hesaplayan veri merkezi operatörleri için ACP yaralı bir metrikdir. AMD, platform tasarımcılarına ısıl tasarım gücü (TDP) bilgilerini, AMD güç ve ısı kılavuzlarında duyurmaya devam edecektir.

AMD, Quad-Core AMD Opteron işlemciyi 55- ve 75-watt ACPde tanıtıyor. AMD, sistem tasarımcıları için TDP bilgilerini duyurmaya devam edecektir.

Enerji Verimliliğinde Yeni Standart
A.B.D.deki veri merkezleri 2011 yılı itibariyle enerji tüketimlerinin ikiye katlama potansiyeli ile karşı karşıya oldukları için, yeni Quad-Core AMD Opteron işlemciler dünyanın en enerji verimli x86 mimarisini tanıtmaktadır. x86 mimarisi enerji tasarrufu sağlayan çeşitli yeni teknolojiler ile desteklenmektedir; bunlar:

Ï AMD CoolCoreTM Teknolojisi: işlemcinin kullanılmayan kısımlarını kapatarak enerji tüketimini azaltmaktadır.

Ï Bağımsız Dinamik Çekirdek Teknolojisi: AMD PowerNow!TM teknolojisinin geliştirilmiş halidir; desteklediği uygulamaların belirli performans gereksinimlerine göre, her bir çekirdeğin kendi saat frekansını değitirmesine imkan tanır.

Ï Çift Dinamik Güç Yönetimi (DDPM): Çekirdeklere ve bellek kontrolcüsüne bağımsız bir güç kaynağı sunmak suretiyle çekirdeklerin ve bellek kontrolcülerinin kullanıma göre belirlenen farklı voltajlarda çalışmasına izin verir. DDPM bugün, tanıtılmakta olan Quad-Core AMD Opteron işlemci-tabanlı platformların pek çoğunda mevcuttur.


Microsoft Corp. Windows Sunucu Bölümünün genel müdürü Bill Laing Microsoft ve AMD, veri merkezlerinde ve geliştirme çevrelerinde yaratıcılığı, performansı ve enerji verimliliğini teşvik etmek için birlikte çalışıyorlar. dedi. 64-bit çok çekirdekli teknoloji, Doğrudan Bağlantı Mimarisi ve yerleşik sanallaştırma ile, AMD Opteron işlemciler Microsoft Windows müşterilerine yenilikçi bir platform sunmaya devam ediyor. İleriye baktığımızda, Quad-Core AMD Opteron işlemciler ile çalışan Windows Server 2008, SQL Server 2008 ve Visaul Studio 2008in müşterileri dinamik Bilişim Teknolojileri ortamlarına yöneltmek için zorlayıcı bir geliştirme ve yerleştirme platformu sağlayacağına inanıyoruz.


En Uygun Sanallaştırma Performası
Veri merkezleri, sunucu iş yüklerini birleştirmek, daha güvenli çalışmak ve sistem çökmesi sonrası veri kurtarmayı mümkün kılmak için sanallaştırma yazılımlarına ihtiyaç duymaktadır. Doğrudan Bağlantı Mimarisini barındıran Quad-Core AMD Opteron işlemciler, azaltılmış bellek gecikme süresi için entegre bellek kontrolcüsü, ve Hızlı Sanallaştırma Endekslemesi, yazılım sanallaştırma ile ilişkilendirilmiş genel giderleri azaltmak için tasarlanmış yeni bir AMD buluşu olan AMD VirtualizationTM teknolojisinden dolayı sanallaştırılmış ortamlarda daha da önem kazanır. Hızlı Sanallaştırma Endekslemesi önceden yazılımda yapılan işlevselliği alır ve hemen hemen gerçek zamanlı uygulama performansının mümkün kılınmasına yardımcı olmak için bu fonksiyonları CPU içerisinde hızlandırır.

Yatırım Koruma
Quad-Core AMD Opteron işlemciler, müşteriler için sorunsuz bir yükseltme sağlamak için, İkinci Jenerasyon AMD Opteron işlemcilerin soket ve ısıl zarfları ile uyumluluğu korumaktadır. AMDnin genel çekirdek stratejisi, müşterilerin bir AMD mimarisi ile ölçeklendirme yaparak platform yönetimi karmaşıklığını azaltmasını ve veri merkezi çalışma zamanını ve üretkenliğini arttırmasını sağlar.

Olağanüstü Performans
AMD Opteron işlemci ailesinin mirasını devam ettiren Quad-Core AMD Opteron işlemciler, karşılaştırma testlerinden etkileyici sonuçlar almasını sağlayan pek çok yeni orijinal teknolojiler sunuyor. Kıyaslanabilir ısıl bantlar içerisinde, Quad-Core AMD Opteron işlemciler, SPECfp®_rate2006, SPEC®int_2006, SPECompM®2001_base_, STREAM, Fluent and LS-DYNA gibi pek çok endüstriyel karşılaştırma testinde çok daha iyi performans gösteriyor. Quad-Core AMD Opteron işlemcilerin performansı ile ilgili daha detaylı bilgi edinmek için lütfen http://www.amd.com/opteronperformance adresini ziyaret ediniz.

AMDyi Webde ziyaret edin
Quad-Core AMD Opteron işlemciler ile ilgili daha fazla bilgi ve Sıkça Sorulan Sorular, geliştirme araçları, çevrimiçi basın bültenleri ve diğer genel bilgiler için lütfen http://multicore.amd.com adresindeki web sitemizi ziyaret ediniz. Quad-Core AMD Opteron işlemcilerin fiyatlarını http://www.amd.com/pricing adresinde inceleyebilirsiniz.

MSI K9AGM2-FIH Anakart


MSI K9AGM2-FIH yongaseti olarak AMD-ATI 690G kullanıyor.Bu yongaseti aynı zamanda AMD ve ATI birleştiği ilk ürün sayılıyor.AMD-ATI 690G ucuz olarak dijital ev bilgisayarı konusunda çözüm noktası.HDMI desteğinin anakart üzerinde oluşu bu çözüm noktasını tetikliyor.Bu ucuz çözüm bize getireceği performans nedir?.Bu hep birlikte görelim.

Anakartımıza yakın bir bakış

İşlemci


Soket 940 AMD® Athlon 64 X2, Athlon 64, Athlon FX ve Sempron

FSB

HyperTransport maks. 1GHz (2000MT/s)

Çipset

AMD® 690G ve SB600

Ana Bellek

Çift Kanal DDR II 533/667/800

2 DDRII DIMM slotu (240pin / 1.8V)

Maks. 4GB bellek

Slotlar

Bir adet PCI Express x16 slot (PCI Express Bus specification v1.0a uyumlu)

Bir PCI Express x1 slot (PCI Express Bus specification v1.0a uyumlu)

İki 32-bit v2.3 Master PCI bus slot (3.3v/5v PCI bus arayüzü)

Entegre IDE

Bir IDE portu - AMD® SB600

Ultra DMA 66/100/133

PIO, Bus Master

Maks. iki adet IDE cihazı bağlanabilir

Entegre SATA

4 SATA II portu - AMD® SB600

Maks. veri transfer hızı 300 MB/s

RAID Fonksiyonu

SATA II 1~4 - RAID 0, 1 ve 0+1 modları - AMD® SB600

Ses

Realtek® ALC888

Esnek 8-kanal ses ve bağlantı tanıma teknolojisi

Azalia 1.0 uyumlu

LAN

PCI LAN Realtek 8101E(10/100) veya 8111B(10/100/1000) Fast Ethermet

IEEE1394

VIA 6308 çipset

Transfer hızı maks. 400Mbps

Anakart Üzerindeki Konektörler

ATX 24-pin güç konektörü

ATX 4-pin 12V işlemci güç konektörü

İşlemci / Sistem FAN konektörü

CD-giriş konektörü

Ön panel ses konektörü

Ön panel konektörü

CMOS temizleme Jumper'ı

SPDIF-Çık./SPDIF-Gir. konektörü (Opsiyonel)

TV-Çıkış konektörü (Opsiyonel)

3 x USB 2.0 konektörü ile 6 ek porta destek

1 x IEEE1394 konektörü ile 1 ek porta destek (Opsiyonel)

1 x Floppy disk konektörü

4 x Serial ATA II konektörü

1 x ATA133 HD konektörü

Arka Panel G/Ç Portları

1 x Paralel port

1 x PS/2 klavye

1 x PS/2 fare

1 x HDMI port (Opsiyonel)

1 x IEEE1394 Port (Opsiyonel)

1 x VGA port

1 x RJ45 LAN

1 x Ses G/Ç (Ses Gir./Ses Çık./MİK)

4 x USB 2.0 port

Boyutlar

24.4cm(U) x 21.5cm(G) ATX Form Faktör

Montaj

6 vida yuvası.

Ürünün kutusunda yine MSI uzay savaşlarından çıkma bir uzay savaş makinesini koymadan geçmemiş.

MSI anakartın genel olarak tasarımını güzel oluşturmuş.Anakarta sonradan montaj yapacağınız ürünler sorunsuz olarak yerlerini alabilecek durumda.

MSI eksik gördüğümüz diğer bir tarafı ise anakartın dijital ev bilgisayarı olarak çalışacak oluşundan dolayı maruz kalacağı ısı.Mosfetlerin orada alüminyum bir blok hiç fena olmazdı.

MSI K9AGM2-FIH üzerine sağlam bir grafik kartı takmak isteyebilecekleride düşünmüş.x16 PCI-E slotuyla bu sorunu kaldırmış.Anakartta x1 PCI-E yerini almış.Klasik olarak 2 adet PCI slotta mevcut.

HDR ile gerçeküstü bir dünya

Fotoğrafçılıkla uğraşan ister amatör ister profesyonel kullanıcıların ilk dikkat ettikleri konuların başında pozlama gelir. Doğru pozlama bir karenin duruşunu değiştirebildiği gibi yanlış pozlama da iyi bir karenin kötü olmasına sebep olabilir. Pozlama teknolojileri artık cihazların içine girmiş olsa da, teknik imkanlar çok gelişmiş olsa da eninde sonunda bazı noktalarda sıkıntılar yaşanabilir.

Örneğin öğle saatlerinde bir odanın içinde durup penceleri de kadraja alarak çekim yaptığınızda (içerde ışık kaynağının olmadığını varsayıyoruz) dışarıdan gelen ışık sebebi ile içerisi karanlık çıkar (ters ışık etkisi). Bunu engellemenin birkaç yolu olsa da hem içerisini doğru pozlayıp dışarıdaki manzarayı da doğru pozlamak epey maharet ister.

İşte bu ve bu gibi karışık ışıklandırmalı durumlarda (ki genelde ters ışıkta bu sorun olur) imdadımıza HDR fotoğraf tekniği yetişiyor. Önce HDR nedir ona bir göz atalım:

NEDİR BU HDR?
Ağırlıklı olarak yüksek kontraslı manzaraların çekimi için kullanılan bir teknik olan High Dynamic Range fotoğraflar [bazen HDRI (I: Image) olarak da tanımlanabiliyor], görüntüdeki yüksek kontrast (aydınlık) ve düşük kontrast (karanlık) bölgelerin ortalamasının alınması mantığı ile meydana gelir.

Aydınlatma için kullanılan doğal ya da yapay ışık kaynaklarının aralığı çok yüksektir. Bu aralık o kadar geniştirki Dynamic Range yani Dinamik Aralık oranı 100.000:1 gibi bir değere sahiptir. Ancak gözümüzümün gördüğü ya da fotoğraf makinesinin kayıt edebildiği aralık bu kadar geniş değildir. 16 bit TIFF fotoğraflar için bu değer 65.536:1 olarak gözlemlenir.

İşte HDR tekniği kullanılarak çekilen fotoğraflarda ışık aralığı tek bir kare ile çektiğimiz fotoğraflardakinden çok daha fazla olur.

NİÇİN HDR?
Evet normal bir şekilde çekim yapmak varken neden HDR kullanma gereksinim duyuyoruz. Bunun en önemli sebebi bazı fotoğrafların yüksek kontrasa sahip olmalarıdır. Örneğin karanlık bir dağ manzarasının arkasında parlak bir gökyüzü varsa ya da günışığı ile aydınlatılmış bir odada pencerelerden gelen ışık bulunuyorsa bu karelerin pozlaması doğru yapılamayabilir. İlk örnekteki dağ manzarında gökyüzüne göre pozlama yapsanız, dağ karanlık çıkar, dağa göre yapsanız gökyüzü çok parlar. İkinci örnekte ise odanın içindeki ışık durumuna göre pozlama verseniz penceler parlak görünür. Tam tersini yapsanız odanın içi karanlık çıkar.

Hal böyle olunca aynı karenin 3 farklı pozlanmış halini birleştirmek hem daha iyi sonuç alınması hem de gerçeküstü bir görüntü elde edilmesi için HDR tekniği kullanılır. Ancak bu tekniğin biraz emek gerektirmesi, çekim sonrasında işleme ihtiyaç duyması pratik kullanımının hobi düzeyinde olmasına yol açmaktadır.

HDR FOTOĞRAF NASIL ÇEKİLİR?
Bu tekniği kullanarak çekim yapmak için öncelikle bir dijital fotoğraf makinesine ihtiyacınız var. İkinci olarak makineyi sabit tutmak için bir tripod (bu önemli çünkü karelerin aynı kadraja sahip olması gerekiyor). Üçünü ihtiyacınız olan şey ise çekimden sonra kullanacağınız uygun bir yazılım (Photoshop CS2, Photomatix benzeri bir program).

Fotoğraf makinesinin çok yüksek çözünürlüğe, gelişmiş bir ürün veya pahalı olmasına gerek yok. Poz telafisi (Ev) özelliği ya da manuel çekim modu olan herhangi bir kompakt ürün bile işinizi görebilir.


Örnek foto HDR Soft sitesinden alınmıştır

Böyle bir kare çekmek için önce makineyi bir yere sabitlemeniz gerekiyor. Bunun için tripod kullanırsanız iyi olur. Yoksa sağlam bir yere koyarak da sabitleme yapmanız mümkün. Ardından makinenin ilk kareyi normal pozlama değeri ile çekiyorsunuz. İkinci kareyi bu değerin bir altı (karanlık) ve bir üstü (aydınlık) olarak çekiyorsunuz. Elinizde aynı görüntünün üç farklı versiyonu oluyor. Biri karanlık, biri aydınlık biri de normal.

Böyle bir görüntüyü oluşturmak için en az 2 kare kullanmanız gerekiyor (benim tasviyem 3 kare). Üst limit ise size bağlı. Ancak 8 kareden fazlası çok ciddi bir fark oluşturmayacağından tamamiyle size kalmış. Çok küçük poz değişiklikleri ile 20 – 25 kare bile çekebilirsiniz.
Ayrıca bu tip çekimler için biraz gelişmiş fotoğraf makinelerinde bulunan poz taraması (Bracketing) özelliğini de kullanabilirsiniz. Bu özellik yardımı ile aynı karenin seçtiğiniz bir adet normal, bir adet diyafram aydınlık ve ve bir adet karanlık versiyonu çekiliyor. Çekim sonrasında elinizde aynı manzaranın 3 farklı değerde pozlanmış versiyonları oluyor.

Hangi yöntemi kullanırsanız kullanın HDR fotoğraflar elde etmek için elinizde aynı manzarının bir aydınlık bir de karanlık versiyonu olmak zorunda. Bu karanlık ve aydınlık versiyonlar arasındaki aralığı düşürerek kare sayısını artırmak mümkün. Bu sayfalardaki örneklerde de görebileceğiniz gibi biz 3 kare kullanmayı tercih ettik. Siz daha fazla kare ile de HDR fotoğraflar oluşturabilirsiniz.


Örnek foto HDR Soft sitesinden alınmıştır

Çekimlerden sonra elinizdeki kareler tek başına bir anlam ifade etmiyor. Yani HDR fotoğraf oluşturmak için ek yazılım gerekiyor. Bu iş için kullanabileceğiniz onlarca farklı yazılım olsa da en çok tercih edilenler Photoshop CS2 ve sadece bu iş için üretilen Photomatix. İlerleyen satırlarda her iki yazılımın HDR özelliklerini masaya yatıracağız.

Aslında HDR imajların oluşturulma mantığı basit: Az pozlanan fotoğraftaki koyu bölgeler, çok pozlanan versiyondan alınırken, tam tersi bir durum da fazla pozlanan bölgelerdeki açık bölgeler için uygulanır. Böylece normalde fotoğraf makinesinin yapabilmesi mümkün olmayan her bir bölge için ayrı ayrı pozlama imkanı sağlanmış olur.

Adobe Photoshop CS2’de HDR
HDR imajların bir araya getirilip tek bir kare oluşturulması için kullanılabilen Photoshop, bu hizmeti son sürümü olan CS2 ile veriyor. Bunun için yapmanız gereken tek şey yazılımı açıp File menüsünden Automate başlığına gelmek. Buradaki seçeneklerden en altta görünen Merge to HDR başlığını seçmeniz gerekiyor.



Seçim sonrasında karşınıza bir menü çıkıyor. Buradan tek tek fotoğarf da seçebildiğiniz gibi bir klasör göstererek içindeki bütün fotoğrafları HDR tekniği ile birleştirmeniz mümkün. Fotoğrafları seçtikten sonra onların diyafram, enstantane ve poz değerleri geliyor. Bunları işaretleyip devam ettiğinizde ise ilk olarak çalışacağınız derinliği ve diyagramı seçeceğiniz alan geliyor. Burada fotoğrafınızı 16, 8 ya da 32 bit olarak seçmeniz mümkün. 32 bit seçim yaparsanız OK tuşuna bastıktan sonra başka bir ayar yapamıyorsunuz. 16 ya da 8 bit seçerseniz bir sonraki aşamada HDR Conversion (HDR Dönüşümü) yöntemini seçebiliyorsunuz. Burada Exposure and Gama, Hihglight Compression, Equalize Histogram ve Local Adaptation seçenekleri bulunuyor. Bunlardan bazıları otamatik olarak ayar yaparken bazı seçeneklerde kullanıcının müdahili de söz konusu.

Görüldüğü üzere Photoshop CS2’de HDR fotoğraflar elde etmek fazlasıyla kolay. Yeterki elinizde bu işe uygun şekilde çekilmiş fotoğraflar bulunsun.

Photomatix
Bu yazılım Photoshop gibi birçok işi yaparken aynı zamanda HDR fotoğrafları düzenleyen bir program değil. Sadece HDR fotoğraf hazırlamak üzere tasarlanmış olan Photomatix, bu alanda en başarılı uygulamalardan biri. Yazılımın deneme sürümünü ve HDR fotoğraf teknikleri ile ilgili bilgilere bu adresten ulaşabilirsiniz.



Aynı manzarının 2 ya da daha fazla sayıda farklı pozlama ile çekilmiş fotoğraflarınızı ister File/Open menüsü ile isterseniz HDR menüsündeki Generate HDR komutu ile açabiliyorsunuz. Eğer Generate HDR komutunu kullanırsanız yazılım sizden bir klasör göstermenizi ve içinden gerekli fotoğrafları seçmenizi istiyor. Ardından seçilen fotoğrafların poz değerlerini giriyorsunuz. Yasılım size hangi fotoğrafın nasıl çekilmiş olduğunu tahmini olarak gösteriyor. Eğer değerlerin yanlış olduğunu düşünüyorsanız elle müdahale etme imkanınız var. Gerekli değerlerin girilmesinin ardından yazılım otomatik olarak HDR imajı oluşturuyor. Bu aşamadan sonra arzu ederseniz yine HDRI seçeğinde bulunan Tone Mapping özelliğini kullanabilirsiniz.

Tone Mapping, ton değerleri ile oynayarak bir nevi Photoshop’taki emboss efekti veren bir fonksiyon. Bunu üç boyutlu şekilde ve fazla manipüle etmeden yaptığından çok ilginç sonuçlara ulaşmak mümkün oluyor. Elde edilecek sonuç değişik ayarların farklı versiyonlarla kullanılması sonucu yüzlerle ifade edilebilecek kadar geniş olabilir.


Örnek foto HDR Soft sitesinden alınmıştır

Tone Mapping değerleri içinde Luminosity, Strengh, Color Saturation, White Clip ve Black Clip gibi değerler bulunuyor. Bu değerleri değiştirerek farklı sonuçlar elde edilebiliyor. Özellikle Tone Mapping ile sürrealist ve gerçeküstü sonuçlar elde etmek mümkün. Bu biraz fotoğrafın doğasını değiştirmek ve manipüle etmek olsa da ortaya çıkan başarılı sonuçlar bizi fazlasıyla memnun etti.

Öte yandan bu iki yazılım dışında onlarca farklı eklenti ve program yardımı ile HDR imajlar üretmek mümkün.

Yüksek kontrastlı ya da ters ışıklı ortamlar için yapılan çekimlerde kullanılan bir teknik olan HDR yardımı ile hem daha geniş bir skalada pozlama yapabilir hem de sürrealist ve gerçeküstü görüntüler oluşturabiliriz. Basit bir dijital fotoğraf makinesi ve çekim sonrası bilgisayar ile biraz uğraşma ile oluşturulan HDR imajları kendiniz deneyerek de meydana getirmeniz mümkün. Anlatması bizden uygulaması sizden.

Kompakt, dijital SLR’ye karşı

Düşük çözünürlüklü küçük bir dijital fotoğraf makinesi bir dijital SLR’ye kafa tutabilir mi?

Çok çetin olmayan bu sorunun yanıtı “elbette hayır.” Değiştirilebilen yakın (makro) ya da uzak (tele) objektiflerinin ötesinde dijital SLR (Single Lens Reflex) fotoğraf makinelerinin tek lensli (ardından bir ayna ile) yansıtma özelliği vizörden bakan fotoğrafçıya denklanşöre bastıktan sonra ne elde edeceğini tam olarak gösteriyor. Sahip oldukları neredeyse 35 mm film ebadına yaklaşan ışık sensörleriyle görüntüyü yakalıyor ve belleğine aktarıyor.

Bütün bunlar mekanik bir enstantane sistemi içinde olduğu için fotoğrafçı enstantane ayarları ile istediği gibi oynayabiliyor Oysa kompakt makinelerdeki ışık sensörü çok küçük ve bu tip makineler bir enstantane mekanizmasından yoksun oldukları için fotoğrafı çekerken duyduğumuz deklanşör sesi basit bir ses efektinin ötesine geçmiyor. Kompakt makinelerde bastığımız düğme ile aslında sürekli bir görüntü akışından (tıpkı video oynatıcılarda olduğu gibi) bir kareyi donduruyoruz. Sonuçta ortaya, alan derinliği, ton ve renk zenginliğinde dijital SLR makinelere oranla daha düşük kaliteli fotoğraflar çıkıyor.

ÇÖZÜM
Bu ve bundan sonraki aylarda devam edecek yazılarımda temel varsayım şu: Masaüstü ya da dizüstü bilgisayarlar dijital fotoğraf makinalarının ayrılmaz bir parçası oldular. Gerek çekilen fotoğrafların görüntülenmesi gerekse belli bir düzeye kadar olan rötüşler için bilgisayar gerçekten gerekli. Diğer yanda, dijital SLR fotoğraf makinaları hala herkesin alamayacağı kadar pahalı. İşte bu noktada kendimize şu soruyu soralım: Elimizdeki “bak ve çek” diyebileceğim genel kullanıcı kitlesine seslenen dijital fotoğraf makinelarini nasıl daha verimli kullanabilir ve çok yönlü bir düzenleme (editing) yazılımıyla, Photoshop gibi, nasıl daha profesyonal görünen fotoğraflar çekebiliriz? İlk sorunun yanıtıyla bizzat makine odaklı çözüm arayışları içinde olacak, diğer soruyla da halihazırda elimizdeki arşivimizi profesyonelleştirmenin olanaklarını araştıracağız. Bu arada bu yazılarla Photoshop’un merkezine seyahat etmeyeceğiz, o çok uzun ve piyasadaki diğer yayınların zaten gerçekleştirdiği bir işlev.

Biz daha çok elimizdeki düşük çözünürlüklü makinelerle çektiğimiz fotoğrafların, yerinde bir “dokunuşla” nasıl profesyonel bir elden çıkmış izlenimini verebileceğine tanık olacağız. Umulur ki bu tanıklığımiz günün birinde bizi gerçek bir usta olmaya da ulaştırır. Aklınıza neden Photoshop’u seçtiğime dair bir soru gelebilir: Bir, Photoshop fotoğraf ve grafik dünyasının çok yakından tanıdığı, herkesin az çok aşina olduğu bir yazılım; iki, Photoshop platformlar arası (cross-platform) bir yazılım ki burada vereceğimiz ekran görüntüleriyle herkes için daha anlaşılır olabilelim istedik.

MAKİNE ODAKLI ÇÖZÜM ARAYIŞLARI
Elimizdeki genel kullanım için tasarlanmış 4 Megapiksel ile 7 Megapiksel arasında çözunürlüğe sahip, 3X veya daha üstü optik zoom’lu dijital makinelerin bir dijital SLR olamayacağı gayet açık. Çünkü düşük çözünürlüklü bu makineler küçük ışık sensörlerine sahip, diğer bir deyişle ışığa duyarlılıkları da dijital SLR makinelere göre çok daha az. Işığa duyarlılığın az olması daha az alan derinliği, daha az kontrast ya da ton farkı, renk farklılığı ve detay demek.

Ama bu makineler daha düşük özelliklerine rağmen farklı avantajlara da sahipler. Bu avantajlardan en başta geleni “bak ve çek”makinelerin gittikçe küçülen boyutları. Rahatlıkla bir cebe sığdıkları için, taşımak ve her an fotoğraf çekmebilmek mümkün. Her an fotoğraf çekebilmenin de en önemli getirisi fotoğrafa yeni başlayanlar için bolca pratik. Bolca pratik, iyisiyle kötüsüyle geniş bir arşiv oluşturmanın temel kuralı. Öyle ya dünyanın en kaliteli makinelerinden birine sahipsiniz ama ya fotoğraf çekecek vaktiniz yok ya da makinenizi kem gözler ve ellerden sakınmak için evinizde tutuyorsunuz. Hatta makinenizi o kadar seviyorsunuz ki onu kendinizden bile sakınıyor, kullanmıyorsunuz. İşte böyle bir durumda, ele ve her bütçeye gelebilecek kadar küçük bir makine dijital bir SLR’den daha avantajlı olabiliyor.

HERKESİN BİR ARŞİVİ OLSA…
Gelin bugünden başlayarak çektiğimiz her kareyi iyi ya da kötü hatta berbat demeden konularına göre arşivliyelim. Çünkü ilerleyen aylarda, bu sayfalarda gittikçe büyüyen arşivlerimize tarihsel ve anlam değerlerinin ötesinde ihtiyacımız olacak. OS X tabanlı bir bilgisayar için iPhoto çok işlevsel bir fotoğraf arşivleme programı, diğer yanda Windows tabanlı bir bilgisayar kullanıyorsanız Picasa’yı (http://picasa.google.com/) bir deneyin derim (Picasa ile ilgili detaylı bilgi burada).

DAHA PROFESYONEL FOTOĞRAFLAR
Daha profesyonel fotoğraflar daha temiz (taneciksiz), keskin (hatlara sahip), reprodüksiyonda renk ve detayları kaybolmayan fotoğraflar demek. Bu değişkenlerin gerçeklik alanından gerçeküstünün estetiğine geçtiğimizde; siyah/beyaz ya da lokal renkli, filtreli, eskiden “sandviç baskı” diye de adlandırılan birden fazla fotoğrafın üst üste bindirilmesinden oluşan sonuçlar çıkıyor karşımıza. Hatta fotoğrafla resim arasındaki ince sınırın birinden ötekine doğru esnediği muhteşem illüstratif örnekler, bizi fotoğrafın gerçekligiyle inşa edilmiş bir gerçekliğin fotoğrafı arasında efsunluyor. Neyse şimdilik sabırlı olalım ve ilk derse başlayalım.

3K KURALI
Her yiğidin bir yoğurt yeyişi vardır, benim de fazlasıyla basit bir 3K kuralım var. 3K “Kadraj,” “Kalite,” “Kompozisyon” sözcüklerinin başharflerinden oluşuyor. Kadraj adı üstünde objektifinizin önündeki görünen dünyadan çerçevelediğiniz parça demek. Kalite’yi bir fotoğraf karesinde olması gereken ışığa bağlı özellikleri tanımlamak için kullanıyorum. En önemlileri ton değerleri, kontrast, renk değerleri, fotoğrafın genel temizlik ve keskinliği. Kompozisyon ise fotoğrafı oluşturan nesnelerin bir bütün içinde algılanış kalitesi.

SORU 2: Aşağıdaki fotoğraf hangi makine ile çekildi?

a)Nikon D40 DSLR 6 Megapiksel b)Canon PowerShot S410 – 4 Megapiksel c)Hiçbiri

İster inanın ister inanmayın, gördüğünüz panoramik fotoğraf 4 Megapiksel çözünürlükteki Canon PowerShot S410 kompakt dijital makine ile çekildi. Şimdi böyle bir fotoğrafı nasıl çekebileceğimizin adımlarına geçelim. Bu yazımızda kadraj ve kompozisyona dair birşey söylemeyeceğiz, çünkü şu an bizi fotoğraf kalitesi ilgilendiriyor. İlk konumuz kontrast ya da fotoğrafta farklı ton değerleri arasında görünebilen farklar. İyi bir fotoğrafta koyu, açık ve orta tonları görmemiz gerektiğini hemen söylemiş olalım. Oysa kompakt makinelerin küçük sensör boyutları ve bize mekanik bir enstantene ayarının olanaklarını sunmaması ton ayarını daha önemli kılıyor.

TON AYARLARI
Aşağıdaki fotoğraf Pentax Optio S40 4 Megapiksel kompakt dijital bir makine ile çekildi.

Bu fotoğraf açık tonların baskın olduğu (high-key) bir özellik taşıyor, demek ki detayların büyük kısmı açık tonların içinde görünecek. Fotoğrafı Photoshop'da açalım. Ben OS X ortamında Photoshop CS2 kullanıyorum, sizin ortamınız veya Photoshop sürümünüz farklı olsa da sorun yok.
Window>Histogram ile fotoğrafin ton değerlerini gösteren diyalog kutusunu ekranda görelim.

Histogramda da görüldüğü gibi bu fotoğraftaki bütün detaylar açık tonlardan oluşuyor ve grafiğin sağ tarafındaki yığılma da bunun göstergesi. Şimdi nereden çıktı bu histogram demeden, hemen Photoshop menüsünden Image>Adjustments>Auto Contrast'ı seçelim. Nasıl, farkı farkettiniz mi?

Şimdi değişimin grafiğini görmek için histograma tekrar bakalım:

Fotoğrafa uyguladığımız Auto Contrast'ı referans kabul edelim. Çünkü bizim için en güvenilir başlangıç Photoshop'ın kendi yaptığı ton ayarı. Ama bununla yetinmeyip şimdi kendi isteğimize göre (manuel) yapacağımız kontrast ayarına geçelim. Başlangıç olarak da Photoshop'ın en basit manuel kontrast ayarını seçelim:

Image > Adjustments > Brightness/Contrast
Karşımıza küçük bir diyalog kutusu cıktı. Önce Brightness'ın altındaki kontrast ayarı ile oynayalım. Fotoğrafımız biraz daha koyulaştı degil mi? Simdi de üstteki Parlaklık (Brightness) ayarıyla koyuluğu biraz yumuşatalım. Ve hemen yeni oluşan ton dağılmasını Histogram'dan kontrol edelim.

Grafikteki eğim daha düzgün, sağ taraftaki yığılma ortaya doğru biraz daha kaymış görünüyor. Ama hala ortaya çıkan sonuçtan memnun olmayanlar Photoshop'ın sunduğu koyu , orta ve açık tonların otomatik olarak ayarlanmasını seçeneğini deneyebilirler:
Image >Adjustments>Auto Levels

Auto Levels ayarı bize basit Brightness/Contrast ayarının ötesinde olanaklar sunuyor. Diğer yanda Auto Levels, Auto Contrast'a göre daha gelişmiş bir kontrast ayarı sunuyor.
Bu yazıda seçtiğimiz fotoğraf açık ton ağırlıklı idi, belki orta ton ayarına çok gereksinim duymadık ama farklı tonların eşit oranda bulunduğu bir fotoğrafta Auto Levels'ın çoklu kontrast ayarına ihtiyaç duyacağınızdan kuşkunuz olmasın. Bir dahaki yazıda kompakt makineleri nasıl daha verimli kullanacağımıza dair Photoshop'ın en ileri iki kontrast ayarı olan Levels ve Curves'ü anlamaya çalışacağız.

Makro fotoğrafçılığı

100 yılı aşkın bir geçmişi olan fotoğraf teknolojisi belli süreçlerden geçerek gelişmiş ve bölümlere ayrılmıştır. Portre, stüdyo, belgesel, spor, vahşi doğa, makro vb. dallarda uzmanlaşmanın sonucunda her bir alanda uzman fotoğrafçılar yetişmiştir.

Fotoğrafçıların belli alanlarında uzmanlaşmaları o alandaki gelişmeleri hızlandırırken daha iyi sonuçların da elde edilmesine sebep olmuştur.

Ülkemizde henüz bu alanlara ayrılma çok keskin çizgilerle belirlenememiş olsa da dünyada örneklerine baktığımızda genelde her bir fotoğrafçının ayrı bir alanda özelleştiği görülür. Bu sayede daha iyi sonuçlar elde edilir ve profesyonelleşme oluşur.

Genelde özel ekipmanla yapılan makro fotoğrafçılığı, sinek, böcek gibi havyanları fotoğraflama, doku parçalarını (kumaş, kağıt vb gibi) görüntüleme ve benzeri durumlar için kullanılır. Ayrıca ülkemizde 3 ayrı TV kanalında gösterilen C.S.I (Crime Scene Investigation – Suç Yeri Araştırma) dizilerinde olduğu gibi adli tıp dedektifleri de özellikle küçük ebatlı delilleri fotoğraflarken bu objektiflerden yararlanırlar.

MAKRO NEDİR?
Sözlük anlamı olarak ‘yakınlaştırma’, ‘büyütme’, ‘büyük’ anlamlarını içeren makro (mikro ya da close-up olarak da tanımlanır) genelde özel objektiflerle yapılan fotoğrafçılığa verilen isimdir. Makro fotoğrafçılığında objektif aynen bir mikroskop gibi çalışır. nasıl ki mikroskop gözün algılayamayacağı kadar küçük cisimlerin görüntülerini büyütüyorsa makro objektifler de normal de gözle göremeyeceğimiz kadar küçük cisimleri ya da detayları fotoğraflamamızı sağlar.

Makro objektifler konuya normal bir objektifin yaklaşabileceğinden daha fazla yaklaşabilirler. Konumuz makro objektifler olduğunda büyütme oranı hakkında da bilgi vermek gerekir:

BÜYÜTME ORANI
Büyütme oranı 1:1 olarak tanımlandığında objektifin konuyu gerçek boyutlarında yansıtacağı anlamı çıkar. Yani 2 cm boyutundaki bir cisim film ya da dijital yüzeye aynen 2 cm olarak yansıtılır. 2:1 oranında görüntünün 2 kat daha büyük olacağı, 1:2 ise yarı boyutunda yansıtılacağı anlaşılır. Bu iş için özel olarak üretilen makro objektiflerinde ne kadar büyütme yapılacağı belirtilir. Kullanıcı da bu bilgilerden yola çıkarak çekimlerini yapar. Ayrıca gerçek makro objektiflerde netleme halkası üzerinde netliğe bağlı olarak büyütme oranındaki değişikliği gösteren skala bulunur. Bu da kullanıcıya yardımcı olan ikinci bir faktördür.

Her ne kadar büyütme oranın yüksek olması fotoğrafçılar tarafından istenen bir şey olsa da bu oran arttıkça objektife giren ışık azaldığından bazı sorunları da beraberinde getirir. İlerleyen satırlarda bunları ayrıntılı olarak inceleyecek olsak da kısaca bu sorunlara değinebiliriz:

Büyütme oranı arttıkça daha fazla ışığa ihtiyaç duyulur. Bu ise objektif açıklığı benzerlerine göre daha büyük olan makro objektifler için uzun pozlama anlamına gelir. Bunun içinse tripod gerekmektedir. Ayrıca alan derinliğini artırmak için diyaframın kısılması zorunluluğu da ışıkla ilgili olduğu için ikinci bir problem olarak karşımıza çıkar.

MAKRO FOTOĞRAFÇILIĞIN KULLANIM ALANLARI
Makro tekniği kullanılarak çekilen fotoğrafların büyük bir çoğunluğu böcek türündeki (sinek, böcek vs.) havyanları kapsar. Özellikle bu alanda çalışan yüzlerce fotoğrafçı vardır.

Kullanılan objektiflere bağlı olarak sinek portresi bile çekilebildiği için tercih edilen makro fotoğrafçılık, çok ilgi görmektedir. İnsan gözünün ayrıntılarını algılaması mümkün olmayan sinek, karınca vb. gibi hayvanların fotoğrafları dikkat çekici olmaktadır.

Makro fotoğrafçılığın kullanım alanlarından biri de bilimsel araştırmalardır. Mikroskoplara bağlanarak çekilen fotoğraflar bilimsel amaçlı kullanılmakta ve bilime hizmet etmektedir. Bu tip kullanımda fotoğraf makinesi objektif kullanmadan doğrudan mikroskoba bağlanır. Alınan fotoğraflar ise mikroskobun büyütme oranına göre değişen (birkaç kez büyütmeden milyonlarca kez büyütmeye kadar) büyütmeye sahip olurlar. Burada dikkat edilmesi gereken şey mikroskobun fotoğraf makinesi ile kullanıma uygun olmasıdır. Mikroskop kullanılarak yapılan fotoğraflama tekniğine ‘Photomicrography’ adı verilir ve bir anlamda makro fotoğrafçılığın değişik bir türü olarak tanımlanabilir.

Öte yandan yazının girişinde de bahsettiğim gibi bazı TV dizilerinde de makro fotoğrafçılığın örneklerini görmek mümkün. C.S.I dizilerinde (New York, Miami, Los Angeles) adli tip dedektifleri olay yerinde yaptıkları araştırmalarda makro objektiflere sahip fotoğraf makinelerini, makro flaşlarla beraber kullanıyorlar. Pratikte ya da ülkemizde kullanım bu yönde mi net bir bilgimiz yok ancak dizide kullanılan ekipmanlar yazımızın konusu ile bire bir örtüşüyor.

MAKRO FOTOĞRAF NASIL ÇEKİLİR
Makro fotoğraflar çekebilmek için izlenecek birkaç yöntem vardır. Bunlardan biri değiştirilebilir objektifli SLR ya da D-SLR fotoğraf makinesi edinmektir. Bu makineye takacağınız uygun objektif ya da aparatlarla makro fotoğraf çekebilirsiniz. Eğer elinizde kompakt bir fotoğraf makinesi varsa ve buna objektif takabilme imkanınız yoksa bu makro fotoğraf çekemeyeceğiniz anlamına gelmez. Eğer dijital kompakt bir fotoğraf makineniz varsa ve buna uygun bir makineyse takacağınız konvertörlerle de makro fotoğraf çekebilirsiniz.
Eğer mevcut SLR ya da D-SLR fotoğraf makinenizle makro fotoğraf çekmek istiyorsanız bazı ek aksesuarlarla özel objektifler kullanmadan da bu tip fotoğraflar çekebilirsiniz.

MAKRO OBJEKTİFLER
Makro fotoğraf çekimlerinde kullanılan ve çok yakındaki (1-2 cm) nesnelere bile netlik yapabilen objektiflere ‘makro’ objektif adı verilir. Genelde özel olarak üretilen bu objektiflerin üzerlerinde ya da teknik bilgilerinde ne kadar büyütme yaptıkları yazılıdır. 1:1 oranından 10:1 hatta 20:1 (yani cisimleri 20 kat daha büyük gösterme) oranı kadar değişik oranlara sahip olan bu objektiflerin her marka için ayrı ayrı olarak üretilen modelleri bulunmaktadır.

Makro objektifler çok yakından netleme yapabildikleri için ışık bakımından zayıftırlar. Yani az ışık alırlar. Bu yüzden aynı odak uzaklığına sahip normal objektifler kadar diyafram açıklıklarına sahip değillerdir. Çekim sırasında daha fazla ışığa ihtiyaç duyarlar. Bu da ya özel makro flaşları ya da uzun pozlama ile sağlanır. Uzun pozlama ise tripod kullanımını gerekli kılar.

Makro fotoğraflar çekerken tercih sebebi olan makro objektifler, yakınlaştırma büyütmede iyi sonuçlar verirler.

MAKRO ADAPTÖRLERİ (DÖNÜŞTÜRÜCÜLER)
Eğer kompakt bir dijital fotoğraf makineniz varsa ve bu makineye objektif takılamıyorsa makro fotoğraf çekemeyeceğiniz anlamına gelmez. Bazı kompakt dijital fotoğraf makinelerine ek adaptör yardımı ile makro çekim özelliği kazandırılabilir. Her ne kadar dijital fotoğraf makinelerinin birçoğunda makro (çiçek simgesi ile gösterilir ve normalde 30-40 cm olan netleme mesafesi 5-10cm’e kadar düşebilir) bulunsa da bunu makro çekim ile karıştırmamak gerek. Makro modu sadece daha yakın netleme yapmaya yarar. Ancak bu yazının konusu olan 1-2cm’den netleme imkanı vermez.

Adaptörler ise kompakt makinelere de makro fotoğraf çekebilme özelliğini kazandırırlar. Alınan sonuçlar orjinal bir makro objektif kullanıldığında gözlemlenenler kadar olmasa da birçok durum için yeterlidir.

UZATMA TÜPLERİ
Diyelim ki elinizde değiştirilebilir objektifli bir fotoğraf makinesi var. Ancak makro objektife ayıracak bütçeniz yok fakat makro fotoğraflar çekmek istiyorsunuz. Bu durumda İngilizce’de ‘Extension Tubes’ adı verilen uzatma tüpleri kullanmanız gerekiyor. Bu tüpler objektifle fotoğraf makinesi arasına takılır ve normal objektiflerin de makro objektif gibi kullanılabilmelerini sağlar. Fiyatlarının objektiflere göre çok düşük olması (100-150$), kullanım kolaylığı, normal objektiflere makro özelliği kazandırma gibi özellikleri uzatma tüplerinin tercih sebepleri arasındadır.

Uzatma tüplerinin çalışma prensibi odak uzaklığını artırırak netlik mesafesini kısaltmaya dayanır. Aynen makro objektiflerde olduğu gibi büyütme oranları bulunan uzatma tüpleri birden fazla sayıda kullanılabilir. Büyütme oranı olarak 50, 60X gibi rakamlara ulaşabilen büyütme tüpleri içi boş metalden oluşan metal aparatlardır. Işığın mesafesini uzattıkları için daha uzun süreli pozlama ihtiyaç duyulur. Günümüz fotoğraf makinelerinin birçoğunda TTL yani objektiften gelen ışık ölçülerek pozlama verildiğinden uzatma tüplerinin kullanımı sırasında poz telafisine gerek duyulmaz.

Uzatma tüpleri markalara göre üretildiği için satın almadan önce mutlaka elinizdeki fotoğraf makinesi ile uyumlu olup olmadığını araştırmanız gerekmektedir.

KÖRÜKLER
Bir nevi uzatma tüpü olarak tanımlanabilecek makro aksesuarı olan körükler fotoğraf makinesi ile objektif arasına takılarak kullanılır. Bir ray üzerinde hareket edebilen ve uzatma mesafesi değiştirebilen körükler ebatları sebebiyle her yere taşınarak götürülebilecek cihazlar değillerdir. Genelde stüdyo ortamlarında tercih edilen bu aksesuarlar, en ince netlik yakalamak için bir çok ayar düğmesine sahiptir. Körükler görüntü kalitesine etki etmese de mesafe uzadıkça ışığa olan ihtiyaç artar. Bu da daha uzun pozlamayı gerektirir. Körükler aynı zamanda önlerine koyulacak diaları çoğaltmak için ‘duplicator’ olarak da kullanılır. Körükler sadece SLR ve D-SLR gibi değiştirilebilir objektifli fotoğraf makineleriyle beraber kullanılabilir. Kompakt makinelere körük bağlanamaz.

YAKINLAŞTIRICI MERCEKLER
Belki de makro çekimleri için uygulanabilecek en ucuz yöntem yakınlaştırıcı merceklerdir. Filtre olmamalarına karşın objektifin önüne takılan basit aparatlar olan yakınlaştırıcı mercekler basit bir büyüteçten başka bir şey değildirler. Oldukça ucuz olan bu yakınlaştırıcı mercekler tek olarak kullanılabildiği gibi ikili ya da üçlü olarak kullanılabilirler. Bu şekilde kullanıldığında yakınlaştırma katsayısı da artar.

TERS ÇEVİRME HALKALARI
Makro objektifi olmayan SLR ya da D-SLR kullanıcıları normal objektiflerini ters çevirerek fotoğraf makinelerine bağlayarak bir nevi makro objektif elde edebilirler. Bu işlem için ters çevirici halkalar bulunmaktadır. Ancak her markanın ve her model objektifin ters çevirme halkası bulunmaz. Ayrıca böyle bir işlemi yapabilseniz bile AF, TTL ölçüm gibi bazı kolaylıklardan da vazgeçmeniz gerekir. Öte yandan birçok objektifi bu şekilde taktığınınızda diyafram ayarı yapamazsınız ve en açık halinde kullanmak zorunda kalırsınız. Yine de tüm bu dezavantajlarına rağmen elinizdeki objektifi bu ters çevirme halkaları ile makro olarak kullanabilme imkanı kullanıcılara cazip gelebilir.

MAKRO ÇEKİMLERDE KARŞILAŞILAN SORUNLAR
Yakından nesneleri fotoğraflamak olarak tanımlanan makro fotoğrafçılığında en önemli sorunlardan biri ışıktır. Nesnelelere belli bir mesafeden daha fazla yaklaştığınızda ışık sorunu ortaya çıkar. Özellikle 1-2 cm’lik bir mesafeden objektife yeteri kadar ışık gelmesi zordur. Bu gibi durumlarda yapılacak belli şeyler vardır. En pratik çözüm uzun pozlama vermektir. Ancak bu da makinenin sallanması sonucunu doğrur ki tiripod kullanımını zorunlu bırakır. Tripod kullanıldığı zaman ise konunun sabit olması gerekir. Bu da her zaman mümkün olmayabilir.

Bu yüzden ya gün ışığında çalışmayı gerektirir ya da kendi ışığınızı kendiniz üretirsiniz. Makro fotoğrafçılık için özel olarak tasarlanan flaşlar bulunmaktadır. Bu flaşlara ‘ring’ yani ‘halka’ flaş adı verilir. Aşağıda ayrıntılarıyla anlatacağımız için burada kısa tutuyoruz ve diğer sorunlara yöneliyoruz.

Makro çekimlerde karşılaşılan bir diğer sorun ise alan derinliği meselesidir. Makro objektiflerin açıklıklarının yeterli olmaması ve konuya yakın çekim yapma zorunluluğu açık diyafram kullanımını gerektirir. Bu durumda ise alan derinliği çok çok az olur. Bu da çekimlerde zaman zaman fotoğrafçılara sorun çıkaran konulardan biridir.

Bir diğer sorun ise konuların hareketli ya da hareketlerini uzun süre tutamayan konularla yapılan çekimlerdir. Örneğin stüdyoda üzerinde su damlacıkları olan bir şişenin fotoğraflarını çekmek isterseniz bu biraz sorun olabilir. Çünkü kullanılan cihazların ısı yayması suyun buharlaşma riskini artırır. Böyle bir çekimi gerçek su ile yapmak mümkün olmadığından bazı kimyasal maddeler devreye girer. Özel olarak bu işler için üretilen bu malzemelerle saatlerce çekim yapmak mümkün olur.

MAKRO FOTOĞRAF AKSESUARLARI
Her ne kadar makro fotoğraflar bir objektif ve fotoğraf makinesi ile çekilse de bazı ek aksesuarlarla fotoğrafların kalitesi artırılabilir:
A-Flaşlar:
Normal flaşlar ya da tepe flaşları makro çekimler için çok güçlüdürler. Ayrıca açıları objektifin tam önündeki konuları aydınlatmak için yeterli gelmeyebilir. Makro çekimleri için özel olarak üretilen ve kullanılan halka (ring) flaşlar objektifin önüne takılarak kullanılır ve oldukça soft bir etki bıraktıkları doğal ışık etkisi verirler. Dairesel bir şekle sahip olan bu halka flaşların bir bölümünün etkisini azaltıp bir bölümünü artırmak, bir kısmını kapatıp açmak mümkün. Bu sayede istenen gölge etkisi de sağlanabilir. Her ne kadar aksesuar olarak tanımlasak da halka flaşlar aslında makro fotoğrafçılığın vazgeçilmez demirbaşlarından biridir. Çünkü açıkhavada güneşli günlerde yapılan çekimler dışındaki durumların hemen hemen tamamında bu tip flaşa ihtiyaç duyulur.

Öte yandan acil durumlar için elde halka flaş bulunmuyorsa tepe flaşını yansıtıcı ile kullanarak benzer bir etki de sağlanabilir. Yine de bu etki gerçek bir halka flaşın verdiği etkiyi tam olarak vermez.

Halka flaşlar harici flaş yuvasına bağlandıkları için bu özelliği olmayan fotoğraf makinelerine bağlanamazlar. Flaş satın almadan önce fotoğraf makinenizin böyle bir yuvası olup olmadığını, satın alacağınız flaşın sizdeki makine ile uyumlu olup olmadığını araştırmanız gerekir.

B-Kablo Deklanşör veya Uzaktan Kumanda:
Konuya yakın olmaları sebebiyle makro çekimler sırasında fotoğraf makinesinin titreme riski yüksettir. Özellikle düşük enstantane kullanıldığında bu risk oldukça artar. Bunun önüne geçmek için daha çok klasik fotoğraf makinelerinde kullanılan kablo deklanşörler çeşitli uzunluklara sahip basit mekanizmalı aksesuarlardır. Genelde deklanşör üzerinde bulunan özel bir yuvaya vidalanarak takılırlar. Ancak bu yuva günümüz modern dijital fotoğraf makinelerinde fazla tercih edilmemektedir. Bunun yerine genelde kızılötesi ile haberleşme sağlayan uzaktan kumandalar kullanılmaktadır. Marka ve modele göre özel olarak üretilen bu uzaktan kumandalar ile makineyi sarsmadan ve titreme olmadan çekim yapılabilir.
Tüm bunlara ayıracak bir bütçeniz yoksa hemen hemen birçok fotoğraf makinesinde bulunan zamanlayıcı (self timer) kullanarak makro fotoğraflar da çekebilirsiniz.

C-Üçayak (Tripod)
Makro fotoğrafçılığında diğer fotoğrafçılık türleri kadar gerekli olan bir aksesuar ise üçayaktır. Üçayaklar özellikle uzun süreli pozlamalarda kullanılır ve genelde makro çekimlerinde bu aksesuarlara ihtiyaç duyulur. Normalda konudan epey uzakta duran üçayaklar özel aksesuarlarla konuya yakınlaştırılır.

Ancak özellikle uzatma çubukları ile kullanılan üçayakların fotoğraf makinesi ve objektifinin ağırlığını taşıyabilecek ağırlığa sahip olmaları gerekir. Bu ise sadece kaliteli üçayaklarda bulunan bir özelliktir. Bu sebeple makro fotoğraf çekimlerinde kullanacağınız üçayağın belli bir kalitede olma zorunluluğu bulunur.

MAKRO ÇEKİMLERDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER
Bu tip çekimlerde öncelikle ekipmanınızın tam olması gerekir. Objektif, uzatma tüpü, körük ya da benzeri ekipmanlardan biri eksikse istediğiniz kareleri yakalama şansınız düşük olur.
Ayrıca çekim yapılacak ortama uygun aksesuarları da kullanmanız gerekir. Örneğin kapalı bir mekanda makro çalışması yapacaksanız halka flaşınızın olması gerekir. Çünkü kapalı mekanlarda ışık yetersiz olur ve makro fotoğrafçılığında en çok ihtiyaç duyacağınız şey ışıktır.

Üçüncü ihtiyacınız olan şey ise ‘sabır’dır. Her ne kadar fotoğrafçılığın hemen hemen bütün dallarında çalışan fotoğrafçılar için sabırlı olmak en önemli özelliklerden biri olsa da makro fotoğrafçılığında bu iki kat daha önemlidir. Çünkü zaman zaman saatlerce bir konunun istediğiniz açı ya da ışığa gelmesini bekleyebilirsiniz. Ya da istediğiniz ışık geldiğinde konu yerinde olmayabilir. Özellikle böcek vb. küçük hayvanları fotoğraflarken sabırlı olmak gerekir. Çünkü bu hayvanları istediğiniz gibi (canlı olanlarını) yönlendirmeniz mümkün olmayabilir.

Son olarak dikkat edilmesi gereken konu makro fotoğrafların bol ışıklı ortamları sevdiğidir. Teknolojileri ve çekim teknikleri sebebiyle yeteri kadar ışık kullanılamayan makro fotoğrafçılığında bol ışıklı ortamlar tercih edilmelidir. Düşük aydınlatmalı mekanlarda hem uzun süreli pozlama yapılmak zorunda kalınır hem de alan derinliği çok düşük olur. Ki ikisi de istenen şeyler değildir. Bu yüzden ya açıkhavada güneşli ya da bol ışıklı günlerde çekim yapın. Ya da yanınızda kendi ışık kaynağınızı (mesela halka flaş) taşıyın.

Konuyu toparlayıp bu makalemize bir nokta koymak gerekirse; Fotoğrafçılığın en zevkli bölümlerinden biri olan makro fotoğraf bir dizi özel ekipmanla yapılan, yorucu, sabır gerektiren ama bir o kadar da eğlenceli bir çalışmadır. İster özel bir makineniz olsun isterseniz çeşitili aksesuarlarla onu makro fotoğraf çeker hale getirin, elde ettiğiniz sonuçlar bazen sizi ve çevrenizdekileri bile şaşırtacak kadar değişik olabilir.

Nikon Capture NX

Dijital fotoğrafçılık sektöründe rekabet sadece donanım alanında yaşanmıyor. Firmaların çarpıştığı farkıl bir alan daha var: Yazılım. Evet her yıl gerek ülkemizde gerekse dünyada satılan fotoğraf çekebilen ürün sayısı hızla artıyor. Hangi marka, model ve özellikte olursa olsun eninde sonunda fotoğrafları işlemek zorunda kalıyoruzç. Bu kimi zaman basit bir ebat küçültme olabildiği gibi gelişmiş seçenekleri değiştirmeye kadar uzanıyor.

Bu alandaki açığı kapatmak isteyen firmalar da konu ile alakaları olsun olmasın yazılımlar üretmeye başladılar. Geçtiğimiz günlerde atağa kalkan Apple, Aperture yazılımı ile ‘bu alanda ben de varım’ diyerek ilk adımı attı. Ardından Adobe’un cevabı olan Lightroom geldi (ki bu yazılımı daha önce inceledik). Her iki yazılım da gelişmiş ayarlara sahiptiler ve özellikle RAW işlemi alanında iddialılardı. Arenaya çıkan son yazılım ise Nikon’un Capture NX oldu. Nikon’un Capture isimli yazılımının bir devamı niteliğindeki bu yeni versiyon gelişme olarak görülebilecek özelliklere sahip.

Capture NX’de özellikle Nikon makineleri için tasarlanmış olsa da genel olarak birçok fotoğraf makinesinin çektiği fotoğrafları düzenleme yeteneğine sahip. Yazılımı her yönüyle sizler için inceliyoruz:

GENEL ÖZELLİKLERİ
Tam sürümü 149.95 gibi biraz yüksek bir fiyattan satılan Capture NX, Nikon’un Capture yazılımının geliştirilmiş versiyonu olarak görülebilir. Yazılım JPEG, TIFF ve RAW dosyalarını işleyebiliyor. Doğal olarak işlenecek formata göre yazılımın kullanabildiğiniz özellikleri de farkılaşabiliyor. Genel olarak baktığımızda tek bir arayüzden oluşan Capture NX hakkındaki bu yazımızı 30 günlük deneme sürümü ile hazırladık. Capture NX’in hem PC hem de Mac versiyonu bulunuyor. Yazımız için PC versiyonu ile çalıştığımızdan bütün ekran görüntüleri de PC’de alındı.

İLK BAKIŞTA CAPTURE NX
Yazılım tek bir arayüzden oluşuyor. Menü klasik olarak üst kısımda yerleştirilmiş. Fotoğrafları açmak için gerekli olan araçlar ise sol köşede bulunuyor. Bu araçlar açılıp kapanacak şekilde tasarlandığından kapandıkları zaman fazla yer kaplamıyorlar. Bu araçlar:
•File Directory (Hangi klasörü görmek istiyorsanız buradan seçiyorsunuz)
•Browser (File Directory menüsünden seçilen klasörü görüyorsunuz)
•Camera Settings (Açık olan fotoğraf ile ilgili fotoğraf makinesi ve çekim bilgileri)
•IPTC Bilgileri



Bu menülerin açılır kapanır (sağa doğru açılıyor, sola doğru kapanıyorlar) güzel olmuş. Ekranda fazla kalabalık yapmıyorlar ve istediğiniz zaman kenarlarlarında + ya da – simgelerine basarak açma/kapama işlemi yapabiliyorsunuz.



Yazılımın belli editleme araçları ise üst menünün hemen altına gruplar halinde dizilmiş.Bu araçlara üstteki menüden de ulaşabiliyorsunuz. Ama hızlı erişim adına buraya konmaları iyi olmuş. Bunlara göz atmak gerekirse:
•Kısa yolu F2 olan araç üç ayrı seçeneğe sahip: Direct Selection, Hand Tool, Zoom Tool. Bu üç araç da seçim ve yakınlaştırma ile ilgili.
•Kısa yolu F3 olan araç üç ayrı seçeneğe sahip: Rotate (Döndürme), Straighten (Düzleştirme) ve Crop (kadrajlama)
•Kısa yolu F4 olan araç üç ayrı seçeneğe sahip: Black Control Point, White Control Point, Neutral Control Point. U Point teknolojisine sahip olan bu araçlar ile ilgili detaylara ilerleyen satırlarda değineceğiz.
•Kısa yolu F5 olan araç iki ayrı seçeneğe sahip: Color Control Point ve Red-Eye Control Point.
•Kısa yolu F6 olan araç dört ayrı seçeneğe sahip: Selection Brush (renk fırçası), Lasso and Marque Tools (kendi içinde 4 farklı seçim aracına sahip olan bu tool, belli alanları seçmeye yarıyor), Selection Gradient (degrade renk verme işlemini yapıyor), Fill/Remove Tool (Renk verme ve silme işlemi yapıyor.

Bütün bu araçlara üst menülerden de ulaşmak mümkün. Bu araçlar içinde en önemlileri ‘Point’ kelimesine sahip olanlar. Nikon’un U Point yani U Noktası adını verdiği bir teknoloji yardımı ile fotoğraflar üzerinde değişiklik yapabiliyorsunuz. Şimdi biraz da U Point teknolojisine göz atalım:

NEDİR BU U POINT?
Capture NX’in öne çıkan özelliklerinden biri de Nikon’un U Point adını verdiği bir teknolojiye sahip olması. Bu teknoloji ile fotoğraf üzerinde istediğiniz bir rengi, alanı ya da açıklığı/koyuluğu değiştirmeniz mümkün. Yazılımda bu U araçlarından bol miktarda bulunuyor. Bu araçların bir kısmı parlaklık ile ilgili değişiklikler yaparken bir kısmı da renk değişikliklerine sebep oluyor.


Herhangi bir U aracı kullandığınızda fotoğraf üzerinde tıkladığınız yere bu nokta yerleşiyor. Seçilen araca göre bu noktanın altında uzantılar bulunuyor. Bu uzantılar seçilen araca göre değişiyor . Bir adet olabildiği gibi 5-6 taneye kadar uzantı da var. Bu uzantıları fare ile değiştirebildiğiniz gibi (uzatıp kısaltma mümkün) U noktası seçildikten sonra ekrana gelen menüden de yapabiliyorsunuz.



Teknoloji güzel çalışıyor. Sonuçlarını da anında görebiliyorsunuz. Örneğin White Control Point’i seçerseniz fotoğrafın o alanındaki beyaz renge göre düzenleme yapabiliyorsunuz. Parlaklığı Luminosity yani ışık gücüne göre yapabildiğiniz gibi RGB değerlerine göre de yapabiliyorsunuz. Benzer şekilde diğer Point kelimesi içeren araçlarla da istediğiniz gibi değişiklek yapmak mümkün.


Soldaki fotoğraf U Point uygulanmadan önce, sağdaki ise U Point uygulandıktan sonra

Bu noktaları doğru kullanırsanız çok iyi sonuçlar elde etmek mümkün. Farkıl U noktalarını kombine olarak kullanarak fotoğraflarınızdaki hata ve eksiklikleri giderebiliyorsunuz.



U noktalarının çalışma prensibi biraz Photoshop’taki Selection ve renk araçlarının kombine kullanımına benziyor. Önce seçimi yapıyorsunuz ardından istediğiniz değişiklikleri.

DİĞER ÖZELLİKLER


Yazılımın üzerinde çekilen fotoğraflar ile ilgili histogram ve RGB değerlerini görebildiğiniz ek bir menü bulunuyor. Ayrıca sağ taraftaki ek bir menü ile (ki adına Edit List deniyor) yapılabilecek bir çok değişikliği görebiliyorsunuz. Burada bulunan menü interaktif. Yani açtığınız dökümanın türüne göre değişebiliyor. Örneğin JPEG açtığınızda karşınıza çıkan menü ile RAW açtığınızda karşınıza çıkan menü farklı. Ayrıca istediğiniz bir menü aracını da buraya eklemeniz mümkün. Bu anlamda bu araç çok esnek.

Sağ tarafta bulunan bir menüden de birçok efekt ve değişiklik yapmak mümkün. Bu seçeneğin altında ise onlarca farklı opsiyon var: Base Adjustmen, Add Grain/Noise, Photo Effects, Auto Levels, Noise Reduction, Distortion Control bunlardan sadece birkaçı. Bu menüde farklı seçenekleri uygulayarak değişik sonuçlar elde etmek mümkün. Seçenek sayısının fazlalığı elde edilecek sonuçların da çeşidini artırıyor. Bu sebeple bu araçları kullanırken yüzlerce farklı sonuca ulaşmak mümkün. Tamamen ne istediğinize ve nereleri değiştirdiğinize bağlı olarak fotoğraflarınızla çok değişik sonuçlar elde edebilirsiniz. Bu menü aynı zamanda sizin başka şekillerde yaptığınız düzenlemeleri de kaydettiğiniz ve gördüğünüz bir alan. Yani burası Photoshop’taki History gibi bir yer. Ama arada önemli bir fark var. History sadece geri alabilirken burada yaptığınız değişikliğin yanındaki işareti kaldırabilir, değişiklikleri yeniden düzenleyebilirsiniz. Güzel bir özellik.



Yine sağ menünün en üst bölümünde konumlandırılan Bird’s Eye yani Kuş Bakışı aracından söz etmeden olmaz: Bu araç aynen Photoshop’taki gibi fotoğrafı yakınlaştırma ve uzaklaştırma yapmaya yarıyor. Ayrıca normal fotoğrafın küçük bir versiyonu ile yakınlaştırma miktarını da görebiliyorsunuz.

DESTEKLEDİĞİ FORMATLAR
Capture NX, herhangi bir fotoğraf makinesi ile çekilen JPEG ve TIFF fotoğrafları destekliyor. Ancak iş RAW formatına gelince durum biraz farklı: Üretici firma Nikon olunca doğal olarak desteklenen tek RAW formatı da Nikon’unki oluyor. Yani yazılım sadece Nikon RAW (firmanın verdiği isimle NEF) dosyalarını açabiliyor. Her ne kadar Nikon’un bütün RAW’ları açabilmek ve üzerinde işlem yapabilmek gibi bir iddiası olmasa da sadece kendi formatını destekleyen bir yazılımın global bir pazarda fazla bir şansı olmayabilir. Ancak dediğim gibi Nikon’un böyle bir düşüncesi yoksa o zaman sorun da yok.

RAW İŞLEMLERİ
Capture NX, bu tip yazılımlarda olduğu gibi RAW formatına çeşitli işlemler yapma imkanı tanıyor. Sıralamak gerekirse:
•Color Mode
•White Balance
•Tone Compensation
•Saturation
•Sharpening
•Exposure Compensation (Capture NX)
•Hue Adjustment
•Color Moiré Reduction
•Dust Off
•Auto Color Aberration
•Vignette Control

Desteklediği tek RAW formatı Nikon NEF olan yazılımla elinizdeki fotoğrafları istediğiniz gibi düzenlemeniz mümkün.

Yazılım çok fazla sistem kaynağı istemiyor. 1 Gbyte RAM, AMD Sempron 64 Bit 3000+işlemci ile yaptığımız denemelerde en büyük dosyalarda bile sorun yaşamadım.

BEĞENDİĞİM ÖZELLİKLERİ
•U Point teknolojisi
•Zengin seçenekler

BEĞENMEDİĞİM ÖZELLİKLERİ
•Başka RAW formatlarını da desteklese fena olmazdı

SONUÇ
Nikon’un kendi fotoğraf makineleri için ürettiği Capture NX, çok sistem kaynağı istemeyen yapısı, gelişmiş özellikleri, fotoğraf işlemek için onlarca farklı aracı ile faydalı bir yazılım. İnsanın bazen ‘keşke Nikon NEF dışında başka RAW formatlarını da desteklese’ diyesi gelen bu yazılımı bilgisayarınıza yükleyip denemenizi tavsiye ediyorum.

Samsung D600


2 Megapiksel çözünürlüklü kamera, TV'ye doğrudan bağlanabilme, birçok ofis dökümanını okuyabilme gibi özellikleriyle Samsung SGH-D600 fonksiyonel bir telefon.

Yazı, ürün ve örnek fotoğraflar: Özgür Çetin - Modern cep telefonlarının birçoğu MP3 gibi formatları desteklerken, 2 megapiksel sınırına dayanan kameralı cep telefonlarını görmek de mümkün.

Geçen yıl Ağustos ayında NTVMSNBC için ön incelemesini yaptığım ve dolaylı yollardan elime geçen Prototip üretim Samsung D600 yazısı ilgi çekici bir yazı oldu (yazıyı okumak için tıklayın). Hatta yazıyı kaleme aldıktan sonra internetteki bazı yabancı forumlardan öğrendiğime göre dünyanın ilk Samsung D600 incelemesini bu yazı olmuştu. Tabi ürün Prototip olduğundan net ve kesin bir yargıda bulunmadım bu yazıda.

Aradan geçen 6 aylık süre sonunda ürünün seri üretim versiyonu da (uzun ve maceralı bir yolculuktan sonra) elime geçti. Yazının devamında bu ürünle ilgili detaylı ve uzun bir inceleme karşısında olacak. Ürünün bazı özellikleri Prototip versiyon ile aynı olduğundan (doğal olarak) iki kere benzer konularda yazmak istemediğimden ön inceleme yazısına göndermelerle kısa tuttum.

KUTU İÇERİĞİ
•Samsung SGH - D600 Cep Telefonu
•TAD137EBE şarj cihazı
•Kullanım Kılavuzu
•PCB113BDE USB Kablosu
•TV-Out kablosu
•Stereo Kulaklık
•Yazılım CD'si
•Kullanım Kılavuzu
•64 Mbyte microSD (Transflash) bellek
•MicroSD-SD dönüştürücü

GENEL ÖZELLİKLER
GSM 850/900/1800 ve 1900 MHz olmak üzere 4 farklı şebeke türünü destekleyen ürün, kullanım için 76 Mbyte dahili beleğe (4 Mbyte Java uygulamalar için) sahip. 320x240 piksel boyutlarında TFT LCD ekran 256.000 renge sahip. Ön yüzü kayarak tuş takımını ortaya çıkartan bir tasarıma (slider) sahip olan D600'ün, 64 ton polifonik ses desteği, MP3 çalabilme ve Televizyona bağlanabilme gibi fonksiyonları bulunuyor. SMS,MMS, EMS, Email, 2 Megapiksel (1600x1200 piksel) kamera, Java desteği, Bluetooth, WAP 2.0, GPRS, USB bağlantısı ve MP3/AAC/AAC+ müzik çalar ürünün diğer özellikleri arasında.


Örnek fotoğraf

GENEL GÖRÜNÜM
Slider adı verilen sürgülü bir kapak sistemine sahip olan D600, karizmatik dış gövde tasarımı ile dikkat çekiyor. Gerçekten de ilgi çekici bir telefon olan üründe bunun en önemli sebebi siyah bir çerçeve içine yerleştirilmiş olan yüksek çözünürlüklü ekran. Aynen geçtiğimiz aylarda incelediğim Sony PSP'de olduğu gibi bu tarz bir tasarım anlayışı ürüne karizmatik bir görünüm katıyor. Samsung da bunu çok iyi kullanmış.

Bu yüksek çözünürlüklü ekran kayarak açılan üst yüzde bulunuyor. Yukarıya doğru kayma hareketi ile alt yüzde bulunan tuş takımı ortaya çıkıyor. Üstyüzde LCD ekran dışında navigasyon için 4 yöne hareket eden ortasında OK tuşu bulunan bir düğme yerleştirilmiş. Onun hemen altında en solda arama en sağda reddetme tuşları var. Ortada ise C işareti ile belirtilen belli menülerde silme işlemi yapan tuş bulunuyor. Navigasyon tuşlarının hemen üstünde solda ana ekranda MENU diğer ekranlarda seçim görev gören tuş, sağda ise ana menüde rehber diğer zamanlarda GERİ işlevi gören tuş bulunuyor.


Diğer yan yüzde ses düğmesi ve bellek yuvası var

Navigasyon tuşları ana ekranda iken kısayollar çalıştırabiliyor. Bu kısayolları da cihazın ayarlarından atamak mümkün.


Arka yüzde kamera, LED ışık ve ayna görevi gören parlak yüzey bulunuyor.

Alt yüzde sadece tuş takımı bulunuyor. Üstten bakıldığından sağ yan yüzde kamera tuşu, TV-Out ve Kulaklık girişi ve stereo hoparlarlerden biri (diğeri öteki yan yüzde) bulunuyor. Sol yan yüzde ise bellek yuvası çeşitli durumlarda farklı özellikleri bulunan artırma/azaltma tuşu yerleştirilmiş.

D600'ün arka yüzünde ise kamera, LED ışık ve kendi çekimlerinizde kullanmak içinr tasarlanan ayna sistemi bulunuyor. Arka yüzün üst kısmında cihazı telefon askılarına bağlamak için tasarlanan yuva yerleştirilmiş.


Ürünün yan yüzü. Deklanşör ve kulaklık-TV-Out bağlantı yuvaları görülüyor.

KULLANIM
Samsung D600'ü kullanmak diğer cep telefonlarını olduğu kadar kolay. Telefona karizmatik görünüm katan ekranın bulunduğu slider kapağı kullanmak da kolay. Bu kapağı tek elle bile açıp kapatabiliyorsunuz. Yani üründe ergonomik olarak bir sorun yok. Kamerasını hem yatay hem de dikey olarak kullanabiliyorsunuz.


Ürün açıkken bile çok büyük bir ebata sahip değil. Kapalı iken bu boyut iyice küçülüyor.

Ürünün en çok beğendiğim yönü büyük, kaliteli menü animasyonları oldu. Gerek ana menü gerekse şarj olurken ya da bir konuda uyarı verirken görünen şekiller ve grafikler etkileyici. Bu ikonlar kaliteli ekranla birleşince görsel anlamda hoş bir tablo ortaya çıkıyor. Ayrıca 3D ses efekti veren sağ ve sol yan yüzlerde bulunan iki adet hoparlör de zaman zaman bu tabloya katkıda bulunuyorlar. Örneğin açılışta ve kapanışta hoş bir animasyon ve müzik kullanıcıları karşılıyor ve uğurluyor.


Gece modunda çekilmiş örnek bir fotoğraf

Ürünü teknik olarak değerlendirmek gerekirse; Her biri kişi için 12 farklı bilginin girilebildiği 1000 kişilik adres defteri sınırları çok zorlamıyorsanız yeterli. 20 arayan numara, 20 aranan numara ve 20 de cevapsız arama kaydı da yeterli olan özelliklerden. 240x320 piksellik 256.000 renkli ekran gerek parlaklığı gerekse keskinliği ile çok başarılı. 64 kanallı polifonik melodi desteği bulunan üründe MP3 dosyalarını da telefon müziği olarak atamak mümkün. Dahili belleği 76 Mbyte olan Samsung D600'de kutusundan 64 Mbyte microSD (Transflash) bellek çıkıyor. Her iki bellekle toplamda 138 Mbyte bellek elde ediliyor ki başlangıç için yeterli bir rakam. Ürünün hafıza kartı neredeyse tırnak boyutunda olduğundan bellek okuyucu vb. gibi diğer cihazlarla kullanılabilmesi için microSD - SD dönüştürücü adaptör veriliyor. Bu adaptörle diğer cihazlarla da bu belleği kullanabilmeniz mümkün.

Samsung D600 'hot swap' adı verilen telefon açıkken bellek kartını takıp çıkartmaya izin veren teknolojiye sahip. Bu sayede istediğiniz zaman bellek kartını takıp çıkartabiliyorsunuz.


Örnek fotoğraf

Bluetooth (versiyon 1.2), GPRS, WAP (2.0), Java, SMS, EMS, MMS ve Email ürünün özellikleri arasında bulunuyor. Bu telefonda kızılötesi port bulunmuyor. Çok büyük bir eksiklik olmasa da iletişim kurabileceği cihaz sayısını artıracağından olsaydı faydası bulunabilecek bir port olurdu.

MENU
Ürünün prototip versiyonu ile normal versiyonu arasında MENU anlamında bir fark yok. Ana menüyü standart ve flash görünümlü olarak kullanmanız mümkün. İkinci seçeneği aktif hale getirdiğinizde menüye erişim biraz yavaşlıyor ama animasyonlar çok güzel olduğundan bu yavaşlama gözardı edilebilir.


Üründe menüler basit ve anlaşılır şekilde tasarlanmış.


MENÜ 9 farklı bölümden oluşuyor:
•Arama Kayıtları
•Telefon Rehberi
•Applications (bu bölümü hala Türkçe'leştirmemişler. 'Uygulamalar' kelimesini tavsiye edebilirim)
•Tarayıcı
•Mesajlar
•Dosya Yöneticisi
•Takvim
•Kamera
•Ayarlar
Menü de gezinirken bir seçeneğe girdiğinizde sağ sol ok tuşları ile diğer menü seçenekleri içinde de dolaşmak mümkün. MENU kolay tasarlandığından aradığınızı bulmanız kolay. Tamamen kullanıcı dostu bir arayüz tasarlanmış ve daha önce Samsung kullanmayanlar için bile gayet kolay bir arayüz var.

KAMERA
Gelelim D600'ün en merak edilen özelliği olan kamerasına. 2 Megapiksel olan bu kamera maksimum 1600x1200 piksel çözünürlük sunuyor. MPEG4 formatında hareketli ve sesli video kaydı da ürünün bir diğer özelliği.

Kamera teknik özelliklerine bakacak olursak:
•2 megapiksel Çözünürlük (Maksimum 1600x1200 piksel): UXGA 1600x1200 piksel, Mega (1152x864 piksel), SVGA 800x600 piksel, VGA 640x480 piksel, QVGA 320x240 piksel, Mobil 240x320 piksel, Çerçeve (240x180)
•Kalite: Çok Net, Net, Normal, Ekonomik
•Normal ve Gece çekim özelliği (uzun süreli pozlama)
•Işıklandırma Ölçümü: Merkez Ağırlıklı, Spot, Matris
•Beyaz Dengesi: Otomatik, Gün Batımı, Gündüz, Parlak, Floresan, Belirsiz
•ISO: Otomatik, 100, 200, 400
•Video Çözünürlüğü: CIF (352x288), QVGA (320x240), QCIF (176x144), Sub-QCIF (128x96),
•Video Kalitesi: Çok net, Net, Normal, Ekonomik
•Videoda ses kaydı özelliği açıp kapatılabiliyor. Böylece ses içermeyen video görüntüleri de çekmek mümkün
•Yine video çekerken ISO değeri vermek de mümkün

Teknik özellikler neredeyse dijital fotoğraf makineleri ile yarışacak kadar iyi olan D600'ün pratikte kamerası böyle bir ürün için yeterli kaliteyi sunabiliyor.


Örnek fotoğraf

Kamerayı ana müneki Kamera seçeneği ile kullanabildiğiniz gibi yan yüzdeki tuşa basarak da aktif hale getirmeniz mümkün. Her iki kullanımda da telefon size ne yapacağınızı soruyor. Seçenekler arasında Fotoğraf Çek, Video Kaydet, Fotoğraflara Git ve Videolara Git bulunuyor.

Öte yandan kamerayı hem kapak açık hem de kapalı iken kullanabiliyorsunuz. Her iki kullanımda da deklanşör olarak ister yan yüzdeki kamera tuşunu isterseniz üst yüzdeki OK tuşunu kullanabiliyorsunuz. Bu tamamen size kalmış.


Örnek fotoğraf

D600'ün kamerası tam anlamıyla netlik yapmıyor. Yani incelediğim diğer 2 megapiksel telefonlarda (Sony Ericsson K750i ve Nokia N90) olduğu gibi yarım deklanşör yaparak netlik sağlamıyor. Kısacası Autofocus yani otomatik netleme özelliği bulunmuyor. Netliği ise eskiden filmi kompakt fotoğraf makinelerinde kullanılan belli bir mesefaden sonra herşeyin net olma prensibi ile yapıyor. Böylece belli bir uzaklıktan sonraki herşey çok net. Ancak bu sistem yakın çekimlerde (30-40 cm gibi ) flu sonuçlar doğuruyor ki ne yazık ki Samsung D600'de de bu problem var. Yine de 'ben yakın çekim yapmak istemiyorum' diyorsanız sizi fazla ilgilendiren bir eksiklik değil bu.


Örnek fotoğraf

Kameranın renkleri aktarmadaki başarısı ise bu tip bir ürün için yeterli. Sonuçta bir cep telefonundan da Nikon ya da Canon ürünleri kalitesinde fotoğraf çekmesini beklememek lazım.

Kameranın fotoğraflara çekim sırasında Siyah-Beyaz, Negatif, Sepya, Kabartma, Eskiz, Eskitilmiş, Ay ışığı, Donuk olmak üzere 8 farklı efekti uygulayabilme özelliği var. Ayrıca 30 farklı hazır çerçeve ile fotoğraf çekmek mümkün. Mozaik çekim özelliği ile 15 farklı zemin deseni ile çekim yapmak mümkün.


Yakınlaştırma (zoom) özelliği kullanılarak çekilmiş örnek bir fotoğraf

Otomatik Çekim için zamanlayıcısı (Self Timer) bulunan D600'de bu zamanlayıcıyı 3 , 5 ve 10 sn olarak ayarlayabiliyorsunuz. Dahili LED flaşı da bulunan üründe flaşın otomatik, Yalnızca çekerken ve Kalıcı olmak üzere 3 farklı modu bulunuyor.

Kameranın çekim sırasında çıkan sesini ayarlar bölümünden kapatabiliyorsunuz. Ayrıca kullanım sırasında tuş takımındaki bütün sayılara bir kısayol atanmış. Bu kısayolları kullanarak ayarlara girmeden istediğiniz fonksiyonları değiştirmeniz mümkün oluyor. Bu kısayolları değiştirmeniz mümkün değil ancak bunların ne olduğunu kamera ayarları bölümünde görebiliyorsunuz.


Samsung D600 siyah-beyaz fotoğraf da çekebiliyor.

Çekilen fotoğraflarda kamera marka ve modeli, tarih, enstantane ve diyafram bilgileri gibi temel dataların bulunduğu EXIF ne yazık ki bulunmuyor. EXIF bilgileri sadece telefon adından ibaret. Nokia N90 ve Sony Ericsson K750i' ile çekilen fotoğraflarda ise EXIF bilgileri bulunuyor.

Video kayıt özelliği başarılı olan D600'de çözünürülüğü CIF (352x288), QVGA (320x240), QCIF (176x144), Sub-QCIF (128x96) olarak seçebiliyorsunuz. Kayıt süresi bellek boyutu ile sınırlı. Başka bir zaman sınırlaması bulunmuyor.

MULTIMEDYA
Tam anlamıyla bir multimedya telefonu olma iddiası bulunan D600'de, MP3/AAC/AAC+ desteği olan bir müzik çalar bulunuyor. Bu müzik çaların ara yüzü estetik tasarlanmış. Windows Media Player tarzında bir arayüze sahip olan bu medya müzik çalarken ekranda animasyon belirliyor. İki farklı animasyon içinden seçip müzik dinlerken bu görüntüleri izlemeniz mümkün. Animasyonlar müziğe göre hareket ediyorlar.


Kutusundan çıkan kulaklık yan yüzdeki yuvaya takılıyor. Bu kulaklı ve üzerindeki mikrofon
sistemi yardımı ile telefon görüşmesi yapmak mümkün.

Üzerinde iki hoparlör bulunan telefonda müzikçalarda ekolayzır ayarı yok. Ancak 3D ses özelliği adı verilen ve ayarlar menüsünden aktif hale getirilen bir özellik var. Telefon üzerindeki hoparlörler bir yere kadar idare ettiğinden müzik sistemi ya da televizyona bağladığınızda bu modda ses kalitesi ve tonu değişiyor. Faydalı bir özellik.

Cep telefonunda radyo, çok aradığım bir fonksiyon olmasa da günümüz kullanıcılarının bir kısmının talep ettiği bir özellik. Ne yazık ki Samsung D600'de radyo özelliği yok. Bu yüzden böyle bir beklentisi olan kullanıcıların başka ürünlere yönelmeleri gerekecek.

TV-OUT
Gelelelim ürünün 'esrarengiz' televizyon reklamlarında da bahsettikleri TV-Out özelliğine: Evet kutusundan çıkan özel bir kablo yardımı ile telefonu doğrudan televizyon ya da benzeri çıkışa sahip (projeksiyon cihazı gibi) ürünlere bağlamak mümkün.


D600'ü televizyon ya da benzeri cihazlara TV-Out çıkışından bağlamak mümkün.

Bir sonraki başlıkta inceleyeceğim Picsel File Viewer yazılımı ile TV-Out özelliğinin birleşmesi telefonu minik bir prezantasyon cihazına dönüştürüyor. Çünkü bu yazılım başka PDF, Power Point, Excell, Word gibi birçok dosyayı okuyabilir. Bu sayede örneğin elinizdeki Power Point sunumunu bilgisayar olmadan istediğiniz ortamlarda izlettirmeniz mümkün oluyor.

Prototip üründe uygun kablo olmadığından test etme imkanı bulmadığım bu özelliği satışta olan bu ürünle beraber kullandım. D600'ü televizyona bağlayıp rahatlıkla kullanabiliyorsunuz. Ekran aynen TV'de görülüyor. Bu işlem sırasında (dizüstü bilgisayarlarda olduğu gibi) telefon ekranı kararıyor.

PICSEL VIEWER
Başta Word, Excell, PowerPoint, Acrobat Reader olmak üzere birçok popüler ofis dökümanını açabilen bu minik yazılım çok işe yarıyor. Bu yazılım xls, wmf, txt, ppt, png, pdf, mhtml, jpeg, gif, doc, bmp ve agif uzantılı dosyaları açabiliyor.


Picsel Viewer ile belli başlı ofis
dökümanlarını açabiliyorsunuz.
Yukarıdaki görüntüde bu yazının
olduğu Word dökümanı görülüyor.

Sadece okuyucu olan bu yazılım ile dosyalar üzerinde değişiklik yapamıyorsunuz. Sadece isim değiştirme, başka bir yere kopyalama gibi işlemler yapıyorsunuz.

Testlerim sırasında kendi hazırladığım bir PDF, dijital fotoğraf makinesi ile çektiğim bir fotoğraf (3.5 Mbyte), bu yazınınhazırlandığı word dökümanı, geçen yıl verdiğim bir seminer için hazırladığım Power Point sunumu ve bir adet txt dökümanı belleğe kopyaladım. Yazılım hepsini de (dosya boyutu büyük olan JPEG bir parça zorladı) açabildi.

PİL
Teknik verilerine baktığımızda 900 mAh pilin bekleme süresi 300 saat olarak veriliyor. Pratikte ise ne yazık ki bu rakamın yarısını bile göremediğimi belirtmek isterim. Her ne kadar bu değerler ideal şartlar için verilmiş olsa da pratikle bu kadar fark olması biraz şaşırtıcı.


Pilin ömrü ortalama 2 gün.

D600'ü testlerim için 1 aya yakın bir zaman kullanma imkanı buldum. Eğer multimedya özelliklerini (müzik çalar, ses kaydedici, fotoğraf çekme, bluetooth, video çekme) fazla kullanmazsanız pil ömrü en fazla 3 gün. Zaman zaman gün içinde test için çok fazla sayıda fotoğraf çektiğimde bu rakam 1.5 güne kadar indi. Ortalama bir kullanımda 2 gün pil ömrü oluyor. Zorlandığında ise bu rakam daha da düşebiliyor.

Pil ömrü benim gibi ikide de bir telefon şarj etmek istemeyenler için yeterli değil. K750i'deki gibi 3-4 gün olsa fena olmazdı.

BELLEK
D600'de kullanım için dahili olarak 76 Mbyte hafıza bulunuyor. Bunun 4 Mbyte Java uygulamalar için ayrıldığından kullanıcıya 72 MBByte'lık bir bölüm kalıyor. Teknik olarak bu kadar bellek ortalam abir kullanım için yeterli. Yine de daha fazlasını isteyenler için üründe microSD (transflash) harici bellek yuvası da mevcut. Ayrıca kutusundan 64 Mbyte microSD bellek çıkıyor.


Bellek ve bu belleğin takıldığı yuva görünüyor.

MicroSD hafıza kartı bugüne kadar gördüğüm en küçük bellek türü. Tırnak büyüklüğünde olan bu hafıza kartını bellek okuyucu, dijital fotoğraf makinesi gibi ürünlerde de kullanabilmek için SD kart dönüştürücü de kutusundan çıkıyor.

Harici belleğin 'hot swap' adı verilen telefon çalışırken takıp çıkartılabilme özelliği bulunuyor. Böylece kullanıcı belleği çıkartırken önce telefonu kapatmak zorunda kalmıyor.


Harici bellek tırnak büyüklüğünde

Ürünle çekilen en yüksek kalite ve çözünürlükteki fotoğraflar 250-400 Kbyte arasında yer kaplıyor. Bu da 64 Mbyte harici belleğe yaklaşık 150 ila 250 arasında fotoğarf çekilebileceği anlamına geliyor ki yeterli bir rakam.

YAZILIM
Samsung'un kutusundan çıkan Samsung PC Studio yazılımı yardımı ile bilgisaylar ile senkronizasyon yapıp birçok ayarı bilgisayar üzerinden değiştirmek mümkün. Bunun için gerekli olan kablo da ürün ile beraber veriliyor.

Samsung PC Studio yazılımı ile ürünle bilgisayar arasında bağlantı kurabiliyorsunuz.

Yazılım adres defterini, mesajları, dosyaları, fotoğrafları ve internet ayarı gibi fonksiyonları düzenleme görevini yerine getiriyor. Faydalı ve kullanışlı bir yazılım.

Öte yandan ürünün kutusundan çıkan USB kablosunun şarj etme özelliği bulunuyor. Böylece bilgisayar olan her yerde bu kablo ile cihazı şarj etmek mümkün.

BEĞENDİĞİM ÖZELLİKLERİ
•Yüksek çözünürlüklü ekran
•Karizmatik görünüm
•2 Megapiksel kamera
•TV-Out özelliği


BEĞENMEDİĞİM ÖZELLİKLERİ
•Radyosu yok
•Infrared (kızıötesi) port yok

HANGİ 2 MEGAPIKSEL
Yazının sonunda birçok kullanıcının kafasındaki soru işaretlerine değinmeden geçmek istemiyorum. Piyasada satılmakta olan 3 farklı 2 Megapiksel kameralı cep telefonunu (Sony Ericsson K750i, Samsung D600 ve henüz yazısı hazırlanmamış olan Nokia N90) incelemiş biri olarak seçim yapmanın gerçekten zor olduğu birgerçek. Aslında bu 3 telefon içinde Nokia N90, Symbian işletim sistemi ile biraz farklı bir kategorinin ürünü. Diğer iki ürüne sınırlı Java uygulamaları dışında yazılım yüklenemezken Nokia N90'a istediğiniz yazılımı yükleyip telefonunuzu kişiselleştirmeniz mümkün.

Kamera özelliklerine gelindiğinde her üç üründe ortalama bir kalitenin üstünde sonuçlar veriyor. Video görüntüleri olarak Nokia N90 en kaliteli çekimi yaparken, fotoğraf anlamında Sony Ericsson K750i bir adım önde. N90 ve K750i, fotoğraflarda EXIF bilgisi verirken D600ün çektiği fotoğraflarda bu bilgiler bulunmuyor.

Multimedya özellikleri olarak en gelişmiş ürün RDS'li radyo desteği ile K750i. Her üç üründe harici kulaklıkla berabersatılıyor. Her üç ürünün de bilgsayara bağlantı için USB kablosu bulunuyor. Gerekli senkronizasyon yazılımı da kutularından çıkıyor. Öte yandan D600, TV-Out özelliği ile diğer rakiplerinden bir adım önde.



Fiziksel görünüm olarak en karizmatik telefon Samsung D600, ebatları en büyük ise N90. Sony Ericsson boyu D600'den biraz büyük olsa diğer ebatları ile en küçük telefon.

Evet görüldüğü gibi seçim yapmak gerçekten zor. Kullanıcı olarak tercihlerinizi beklentileriniz ve ihtiyaçlarınız belirleyecek. Örneğin 'cep telefonunda radyo olmazsa olmaz' diyorasanız K750i, 'yazılımlar yükleyip telefonumu kişiselleştireceğim' diyorsanız N90, 'karizmatik bir telefonum olsun, televizyona da bağlansın' diyorsanız Samsung D600'ü düşünebilirsiniz.

Fiyat olarak baktığımızda ise D600 (KDV Dahil 826 YTL) ve K750i (KDV dahil 750 YTL) hemen hemen aynı fiyata satılıyor. N90 (KDV dahil 1326 YTL) ise her iki üründen yaklaşık %50 daha pahalı (fiyatlar ortalamadır ve hepsiburada.com adresinden alınmıştır).

SONUÇ - YORUM
Genel olarak baktığımızda televizyona ve benzer cihazlara bağlanabilmesi, 2 Megapiksel kamerası, gelişmiş özellikleri, karizmatik dış görünümü, Picsel Viewer yazılımı, göze hoş görünen animasyonları ve bağlantı özellikleri ile Samsung D600 kaliteli bir telefon. Bu kategoride zorlu rakipleri bulunan ürünün yukarıda özellikleriyle tercih sebebi olabileceği görünüyor.


Örnek Fotoğraf

Samsung SGH - D600
Desteklediği GSM Şebekeleri: GSM 850 / GSM 900 / GSM 1800 / GSM 1900
LCD Ekran: 240 x 320 piksel TFT, 256.000 renk
Melodi: Polifonik (64 kanal), MP3
Hoparlör: İki adet, 3D ses özelliği
GPRS: Class 10 (4+1/3+2 slots), 32 - 48 kbps
Telefon Defteri: 1000 kişi kapasiteli, her bir kişi için 12 bölüm
EDGE: (Sadece D600E modelinde) Class 10, 236.8 kbps
Mesaj: SMS, EMS, MMS, E-posta
Tarayıcı: WAP 2.0 / xHTML
Bellek: Dahili 76 Mbyte (4 Mbyte’ı Java uygulamalar için), microSD(Transflash) bellek yuvası, 64 Mbyte harici bellek
Kamera: 2 Megapiksel (1600x1200 piksel), MPEG4 formatında sesli video çekim özelliği, dahili LED flaş
Diğer Özellikler: TV-Out, Java, MP3 / AAC / AAC+ desteği olan müzik çalar, Ofis dökümanları için Picsel Viewer yazılımı, SyncML, T9, Organizer, Ses Kayıt özelliği, Handsfree (eller boşta), USB bağlantısı, Bluetooth,
Ebatlar: 96 x 46,5 x 21,5 mm
Ağırlık: 103 gr
Fiyatı: 826 YTL (KDV Dahil)
Üretici Firma: Samsung
Türkiye Temsilcisi: Samsung Türkiye